12

114 12 0
                                    

Onunla aramızda olan şeyin ne olduğunu hep düşündüm. Ama onunla aramızda geçen şeylere hiçbir zaman aşk diyemedim. En azından onun için aşk olmadı hiçbir zaman. Öyle hissettim, eminde değildim. Hastalıklı bir ruhu vardı diye düşündüm. Bağımlı ve öfkeli bir ruhu. 

Bu bir kavga mıydı? Bir kıskançlık mevzusu? Hırs? Bilemedim. Ne onun için ne olduğumu bilebildim, ne de benim onun için neyden ibaret olduğumu. Sadece dokunuşunda bir sıcaklık olduğunu düşünmek istedim. Cümlelerinde bir sıcaklık. İçtenlik hissetmek istedim. Belki sadece kafamda kuruyordum ve reddetmek istiyordum. Benim için feda ettiği şeyleri görmezden geliyordum. Benim için çok şey feda ettiğini. 

"Ne tür bir ilişkiniz vardı?" 

Bana yöneltilen bu soruyu bu yüzden hiç sevmedim. Cevaplamaya dair en ufak bir dürtüde yoktu içimde. Hafifçe sesini yükseltti. "Cevap verin lütfen!" Hafifçe güldüğümde gözleri irice açıldı. "Tablonuzda ölü bir insan bulundu ve siz gülüyor musunuz?" dediğinde hafifçe gözlerine döndüm. "Ağlamalı mıydım?" dediğimde gözleri hayret içindeydi. "Onu siz mi öldürdünüz?" Duraksadım. Bu sorunun cevabını düşünmemiştim daha önce.

Hiçbir soruyu beklemiyordum gerçi. Ama bu soru diğerlerinden daha ağır geldi. "Onu öldürebilir miydim ki?" dediğimde karşımdaki adam başını iki yanında salladı. "Oyun oynamıyoruz Felicia."

Başımı salladım. Ama içimden her şeyin bir oyun olmasını içtenlikle diledim. "Keşke." Mırıldandım. Başını iki yanında salladı. "Yakın olduğunuzu söyleyen kaynaklar var." dediğinde duraksadım. "Yakın?" Başımı iki yanımda salladım. "Biz hiç yakın olmadık." 

"Birlikte olduğunuz fotoğraflar var." dediğinde güldüm. "Her yan yana dolaştığın kişiyle yakın mısındır?" dediğimde başını salladı. "Bir zamanlar sevgili olduğunuzu söyleyen insanlar var." 

Başımı iki yanımda salladım. "Sence de insanın kendisine bu kadar benzeyen birisiyle sevgili olması biraz narsistçe olmaz mıydı?" 

"O zaman neden ölü bedeni sizin tablonuzdaydı?" dediğinde duraksadım. "Çünkü hep bir tablo olmak istemiştir." dediğimde başını salladı. "Çelişkili konuşuyorsunuz." Başımı salladım. "Açık konuşmazsanız bu davayı çözemem." dediğinde güldüm. Bakınca aslında her şey barizdi. Ortada bir dava bile yoktu. Bir cinayet vardı. Ve sonucu da oldukça belliydi. Arkasını dönüp arkadaşına seslendi. "Otopsi sonucu çıkana kadar bir sonuca varamayacağız." Bana döndü. "Yalan söylediği bariz olsa da." Gülümsedim. "Yalan söylemeyi hep çok sevmişimdir." Kaşlarını çattı. "O zaman doğrular canınızı yakacaktır." dediğinde hafifçe güldüm. "Kimin doğrusu olduğuna bağlı." Hafifçe kolumdan tutup beni kaldıran görevliyle birlikte yürüdüm.

Burada olmayı hiç hak etmemiştik buna emindim. Belki de benden nefret ediyor olmalıydı. İçeri girdiğimde Abel orada bekliyordu. "Ne işin var burada?" dediğimde derin bir nefes aldı. "Bu kadar ileri gitmiş olamazsın değil mi?" dedi. Başımı iki yanımda salladım. "Olamam."

"O zaman açıkla. Bana bir açıklama yap." dediğinde gözlerimi kapadım ve elimden hafifçe yüzüğü çıkarıp fırlattım. "Bana inanmak için açıklamaya ihtiyacın varsa defol." Eğilip yerden yüzüğü aldı ve şaşkın bir ifadeyle bana döndü. "Bu yüzüğü takıyor muydun?" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Bunu sana verdiğimde hiç beğenmediğini söylemiştin." Derin bir nefes aldım. "Beğenmiyorum zaten." Yüzüğü avcunda sıkıp bir süre duraksadı ve garip bir ifadeyle bana döndü.

"Sana inanmak istiyorum ama yüzün bile yalan Felicia. Çok değiştin. Artık eski Felicia'yı suratında göremiyorum." Arkasını dönüp aralık kapıdan dışarı çıktı. 

"Sen de git."

Sacrifice gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin