Elini masama hafifçe sürtüp kısa bir an duraksadı ve üzerine bıraktığım kağıtların arkasında duran kutuya dokundu. Bana döndü. "O da ne?" Omuz silktim. "Bir kutu." dediğimde güldü. "Onu ben de görebiliyorum." Hafifçe yanıma yaklaşırken mırıldandı. "Hiç fotoğraf yok." dedi.
"Kendime saklıyorum." Hafifçe güldü ve yanıma hafifçe otururken bir soru yöneltti. "Dışarıdan seni tanımak isteyen biri için oldukça zor birisin." Etrafa baktı. "Normalde insanların odalarına baktığında bile onlardan bir şeyler bulursun." Bana döndü. "Ama odan o kadar boş ki. Sanki burada bir şey yaşamıyor gibi. Sanki sadece geceleri uyumak için geliyorsun ya da belki de onun için bile gelmiyorsun gibi." Hafifçe gözlerini bana döndürdü. "Bana seninle ilgili bilinmesinin mümkün olmadığı bir şey söyle." dedi.
Hafifçe sırtımı duvara yaslarken düşündüm. "Kendime ve hayatıma dair en önemsediğim şey kendime ve yapmayı sevdiğim şeye yeterince vakit ayırabiliyor olabilmem." dediğimde kaşlarını kaldırdı. "Bu tahmin edilmesi kolay bir şeydi." dediğinde başımı salladım. "Sandığın kadar tahmin edilmesi zor biri değilim." dediğimde güldü. "Peki ya arzuladığın bir hayal?" dediğinde omuz silktim. "Bir tablo olmak isterdim." Gözlerini kırpıştırdı. "Herkesin şaşkınlıkla baktığı bir tablo, hem içleri ürperten hem de etkileyici olmak isterdim." Gözlerini üzerimden kısa bir süre çekmeden düşündü. Ardından gözlerini rastgele bir yere çevirdi. "Sanırım bunu ben de isterdim. Ama biraz büyük bir istek değil mi?" Bana döndü. "Sandığımız kadar kolay değil." Başını hafifçe yatağıma doğru bırakıp tavana bakarken mırıldandı. "Keşke sen olsaydım." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım ve yatakta uzanırken hafifçe geriye dağılan saçlarından yüzüne doğru gözlerimi gezdirdim. "Neden?"
"Sessiz bir hayat. Kavgasız, gürültüsüz. Kendi seçimlerini kendin veren güçlü biri olmanın nasıl bir his olduğunu da merak ediyorum." Bana baktı. "Çünkü hiç seçim hakkım olmuyor." Güldü. "Sergide kendi isteğim olmadan yer alıp kendi isteğim olmadan sergiden çekilmedim mi?" Gözlerini yumdu. "Hiçbir şeyin iplerinin elimde olmamasından sıkıldım." Yanına uzanırken gözlerimle daha önce tavana çizdiğim simasına baktım. "Biz birbirimize çok benziyoruz değil mi?" dediğimde cevapsız kaldı. "Eminim yer değiştirsek kimse anlamazdı." Güldüm. Gözlerini yavaşça araladı. "Anlamazlar mıydı?" Omuz silktim. "Bazen ben bile anlamıyorum." dediğimde gözünün içinde yavaşça büyüyen kara deliğe baktım. İçinde ne olduğunu merak ettim.
"Peki diyelim ki; sana çok benzeyen biri yerine geçti. Fakat sen olduklarından emin olmaları için bir şey yapman, bir kanıt göstermen gerek. Ne yapardın?" Fısıltıyla sorduğu soru kulaklarıma fazla gürültülü ve rahatsız edici bir soru gibi gelmişti. Düşünmenin çok garip olduğu bir soru.
"Düşündüm de kimse aslında tam olarak başka birisi olamaz." dediğimde güldü. "Farz et ki;" Başımı salladım. Elimle hafifçe tişörtümü sıyırıp karnımın köşesindeki derin yara izini gösterdim. Korkuyla yaraya baktığında mırıldandı. "Ne oldu?" Güldüm. "Küçük bir kaza."
"Ama izi hala benimle." Elini uzatıp hafifçe yaraya dokundu. Eğilip ürkekçe bir öpücük kondurdu. "Artık benimle."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sacrifice gxg
ContoBaşka biri olmaya o kadar kapılmış ki neye dönüştüğünü kendine söyleyemeyecek kadar korkak, aslında kim olduğunu göremeyecek kadar da körleşmiş.