Bölüm 19

148 15 11
                                    

Yeni yılın ilk bölümüyle merhaba.

Bu bölüm şiddet bakımından ağır. Rahatsız olacaklar okumasın.

İyi okumalar!

***

"Bırak beni!"

Küçük çocuk, onu karanlık bir odaya sokmaya çalışan adamlara karşı direniyor, onlar kadar güçlü olmadığını bilse de en azından deniyordu.

Henüz altı yaşında olsa da, onlardan kaçabileceğine inanıyordu.

Siyah giyimli adamlardan bir tanesi duvardaki tuşa basıp ışıklar yandığında Christian, oranın berbat bir yer olduğunu görmüş ve ağırlığını kollarından tutan adamlara daha çok vermiş, fakat pis zeminde resmen sürüklenerek sıvası dökülen duvarlara ve o duvarlarda gezen böceklere doğru sürüklenerek başarısız olmuştu.

"Uslu durmamanın cezası olarak bir süre burada kalacaksın. Tabii, amcan seni kurtarmak için gelirse işler değişir," dedi adamlardan biri, derin bir kıkırtı çıkararak.

"Amcam sizi öldürecek," dedi çocuk, ellerini bağlamaya çalışan adamdan kurtulmaya çalışarak. Çok küçük olsa da iki kişi zor zapt edebiliyordu. Biri omuzlarından tutarken diğeri elindeki kalın halatı ince bileklerine doluyordu. Çocuk aklına gelen fikirle bir anda sert bir hamle yaparak bedenini yana çevirmiş ve dişlerini siyah takım elbiseli adamın koluna geçirip adamın acıyla bağırmasına sebep oldu.

Öfkelenen adam sinirle soludu ve elinin tersiyle, acımasızca vurdu küçük çocuğa. Yanağında hissettiği acıyla gözleri dolmuş, fakat onların yanında ağlamamak için kendini sıkmıştı. Adam ona akıllı olmasını söylerken dudakları titriyordu. Ellerini bağlayıp onu bir çuval yükmüş gibi bir köşeye itmiş, yerinden kalkıp oradan çıkmak için koşmaya başlasa da ışıkları söndürmüşler ve kapıyı üstüne kapatmışlardı.

Christian karanlıktan korkardı.

Fakat şu anda sırtını duvara yaslayıp, bağlı ufak ellerini kendine çekerek hıçkıra hıçkıra ağlamasının sebebi kesinlikle bu değildi.

"Amca," diye seslendi incelen sesiyle içinde birkaç haşere barındıran karanlığa doğru. Fakat ne Jeongguk, ne de başkası yanıtladı onu.

...

Nefes nefese içeriye giren esmer salona ilerledi ve boş bakışlarla yeri izleyerek oturmakta olan Jiyeon ve Seokjin'e, "Jeongguk nerede?" diye sordu.

Seokjin çekingen bir tavırla gözlerinin içine baktı. "Bilmiyoruz, biraz hava alacağını söyledi ve ısrar etsek de bizi yanında istemedi."

"Ne yani," dedi esmer gülerek. "Çıkıp gitti ve siz de bunu izlediniz mi?"

"Gitmemesini söyledik ama-"

"Aptal mısınız lan siz?!" diye gürlemesi ikisinin de irkilmesine neden oldu. İkili neden bu kadar öfkelendiğine anlam veremeyerek birbirine bakarken Taehyung burnundan soluyordu. Atardamarı belirginleşmiş, yüzü kızarmıştı.

"Burada oturmaktan başka ne bok yiyorsunuz ki?! Karşısına geçip durduramadınız mı, ha?!" Sesleri duyan Yoongi ve Jimin koşarak içeriye girmiş ve yeşil saçlı dişerini sıkarak, Taehyung'un üzerine yürümüştü. "Ne diyorsun lan sen?! El alemi kaçırıp bir yerlere götüreceğine yanında dursaydın adamın!"

Sarı saçlı, "Yoongi, sakin ol," diye fısıldadı ve yeşil saçlının kolunu okşadı, ardından Taehyung'a dönerek, "Merak etme, yalnız kalmak istediğini söyledi. Birazdan gelir."

"Hayır," dedi esmer kendi kendine konuşur gibi. Sonlara doğru sesi titredi. "Anlamıyorsunuz, bir şey yapacak. Benimle öyle konuşmasından belliydi."

Rebirth | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin