Bölüm 3

443 55 108
                                    

Simon And Garfunkel - The Sound Of Silence

İyi okumalar 🖤

***

Sinirden alnından damla damla ter akan ve ajan çifte göre yaşlı olan Steve,
Yumruk yaptığı elini masaya vurarak, karşısına dizilen ve ellerini önlerinde birleştirmiş bir halde yere bakan adamlarını azarlıyordu.

"Yirmi kişiydiniz, nasıl yakalayamazsınız?!"

Her biri çıkan kalın ses ile korkarken, içlerinden biri titreyerek "Yirmi beş, efendim." Dedi ve bu kez daha da öfkelenen adam, masadaki kalın kapaklı dosyayı ona fırlattı.

"Gerizekalı!"

Dosyanın isabet ettiği adam acıyla inlerken, o, düzensiz adımlarıyla dolaşıyor ve bağırmaya devam ediyordu. Her an içlerinden birini öldürecek olma ihtimali olsa da, onlar olmadan bir hiç olduğu aklının bir köşesindeydi hep. Bu, oldukça acınasıydı. Tek gücünün para olması, ve her şeyi para karşılığında yaşamasıydı belki de onu delirten. Her ne olursa olsun yaptıkları akıl işi değildi ve affedilemezdi.

Fakat o yine de kapıdan tam çıkacakken durdu ve onlara döndü.

"Gidin ve bulun onları."

...

Karanlık.

Adımımı nereye atsam zifiri karanlık. Dünyayı siyaha boyamışlar, ya da ışıkları kapatmışlar gibi. Bir iki kere Taehyung'a seslensem de cevap alamadım. Bunu hesabını ona sonra soracağım.

Aslında karanlık korkusuna sahip değilim. Ön yargılı olmak gibi olmasın, karanlık fobisine sahip insanların, kendilerinden korktuklarını düşünüyorum. Çünkü hiçbir şey göremeyince geriye tek kişi kalıyor. Tam da kendimiz. Bunun dışında fazla korku filmi izleyen birinin aklına getirdiği kesitler, ya da kişinin geçirdiği travma, başka sorunlar da sebep olabilse de benim düşüncem bu ve kulaklarımı bir şarkı dolduruyor ilerledikçe.

"Merhaba karanlık, eski arkadaşım."

"Seninle tekrar konuşmaya geldim."

İçimi anlamdıramadığım bir korku kaplıyor. Sonra karanlığın içinden dün geceki Mercedes'i olan çocuk beliriyor ve sevimli yüzüyle gülümsüyor. Silahımı çıkarıp defalarca ateş etsem de mermiler ona isabet etmeden, birer birer düşüyor.

"Jeongguk!"

Taehyung'un bağırışından sonra Christian'ın da seslerini duymamla kafayı yiyecek gibi oluyorum. Neredeyim ben böyle? Hangi cehennemde? Yoksa cidden cehennemde miyim? İyi de neden Taehyung ve Christian da burada? Taehyung neyse de, Christian günahsızdı. Eğer gerçekten Tanrının cehennemiyse burası, dün birlikte yolculuk yaptığımız çocuk şeytan mıydı? Şeytanın saçları sarı mıydı?

"Jeongguk!" Sonunda biri beni sarsarak ışıkları açıyor. Yatağımdayım. Şimdilik evim, veyahut evimiz diye adlandırdığımız bu küçük dairede. Lanet olsun bu rüyaya, terden sırılsıklam, nefes nefese bırakmış beni.

Doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım ve baş ucumda oturan Taehyung'a baktım. En az benim kadar endişelenmiş gözüküyordu lâkin üstündeki kırmızı şort ve sıfır kol tişörtü dikkatimi çekti.

"Sadece küçük bir kabus." Dedi ve kolunu omzuma attı sakinleşmemi istercesine.

"Telefonumu ver." Dedim. Çekmecenin üstündeki telefonumu bana uzattığında aldım ve anın karışıklığıyla zaten kayıtlı olan numarayı ezbere bildiğimden tuşlayarak aradım. Bir kez çaldı. Sonra iki kez... Üçüncü kez, derken telefonu açtı.

Rebirth | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin