Bölüm 22

165 16 2
                                    

(One Direction - They Don't Know About Us)

Çektiğim tüm acıyı karakterlerden, içimdeki öfkeyi ise satırlardan çıkarıyorum. Bir de yaşıyorum :) Siz de yaşıyorsunuzdur umarım

İyi okumalar <3

***

"Saatlerdir uyuyorsun, uyanır uyanmaz ise dudaklarıma yapışıyorsun. Vay canına Jeongguk, gerçekten hızına yetişemiyorum."

Az önceki halinden eser kalmamış gibi gülerek konuştuğunda kaşlarımı çattım. "Ne güzel işte."

Gülümsedi ve elimi avuçları arasına aldı. "Şikayetçi değilim... Nasıl hissediyorsun, onu söyle sen."

Gözlerinin içine baktım ve gülümsedim. "Harikayım, çünkü buradasın."

Önce gülümsedi, sonra ifadesi ciddileşti ve tekrar sordu. "Doğru söyle, var mı ağrın?"

"Yani..." Dedim başımı yana eğip ensemdeki sargının varlığını hissederken. "Biraz var."

Ben ne olduğunu anlayamadan ciğerlerini havayla doldurup gözlerini kapamış ve avazı çıkana kadar Dawon'a seslenmişti. Pencere açık olsaydı sesini tüm ülkenin duyacağından şüphem yoktu.

Beş saniye ya geçti ya geçmedi, merdivenlerin hızla çıkıldığını duydum. Merdivenli bir evde olduğumuzu bile bilmiyordum. İçeriye tabiri caizse uçarak giren Dawon'un bana bu dünyadan olmayan bir canlıymışım gibi bakması komik gelmişti ama gülmemek için dudaklarımı kıvırarak öylece onu izlemiştim.

"Jeongguk! Nasılsın?"

"İyiyim," dedim konuşurken bile muhtemelen mosmor olan yüzüm acırken. "Biraz ağrım var, o kadar."

İçinde ilaç olduğunu düşündüğüm çantayı yatağın yanına bırakırken, "Önce bir şeyler ye, sonra ilaçlarını veririz," dedi.

"Christian," dedim zihnime dolan son görüntüler ile. Taehyung beni taşırken Namjoon'un arabasına bindiriyorlardı. "Uyuyor mu? Neden burada değil?"

Dawon yeniden kapıya yönelmeden önce Taehyung'a dönüp, "Ben yiyecek bir şeyler hazırlamaya gidiyorum," diyerek odadan çıkmıştı. Bunun sorumdan kaçmak adına öne sürülen bir bahane olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bu yüzden sorgulayıcı bakışlarımın bir sonraki hedefi Taehyung oldu.

"O iyi. Ama... Burada değil."

"Ne demek burada değil?"

"Jeongguk," dedi ses tonunu sanki beni yatıştırmak için kullanır gibi. "Her şeyi anlatacağım ama şu anda kendini yoruyorsun."

"Hayır," dedim başımı iki yana sallayarak. "Şimdi duymak istiyorum." İnadım onu yola getirmiş olacak ki bıkkın bir nefes verdi. Bense söyleyeceklerinin belirsizliğinde kaybolurken, korktum.

"Bu biraz şok etkisi yaratabilir."

"Söyle şunu artık be adam!"

"İrlanda'da!"

Duyduğum şeyle gözlerim sonuna kadar açılmış, "Ne?!" diye resmen bağırmıştım.

"Hoseok ve Caroline ile İrlanda'ya kaçtılar. Kızacağın biri varsa ben oluyorum çünkü her yerde aranıyoruz ve altı yaşındaki bir çocuğun güvende olması gerektiğini düşünüp senin adına karar verdim."

Bir süre hiçbir şey söylemedim. Öylece yüzüne baktım. Benden çıkacak tek bir kelime için dikkat kesilmişti, hatta belki de onu döveceğimi falan sanıyordu ama yapmadım. Söylediklerinde haklıydı ve Taehyung'un o anda içinde bulunduğu duruma ve hissettiği strese rağmen böyle mantıklı bir karar verebilmesi onun ne kadar güçlü biri olduğunu gösteriyordu.

Rebirth | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin