Bölüm 21

145 17 5
                                    

Ruelle - War Of Hearts

Medyayla okursanız daha çok şey hissedebilirsiniz. Oy verip yorum yapanların elleri dert görmesin, iyi okumalar <3

***

"İçeriye girmeniz için cesedimizi çiğnemeniz gerek." dedi yeşil saçlı, bakışlarını baştan aşağı simsiyah giyinen askerlerden ayırmadan.

Korumalı başlıklarından yüzleri bile görünmüyordu ve kıpırdamıyorlardı. Düşünceleri bile yok olmuş gibiydiler, robotlaşmışlardı. Durmalarının sebebi burada bir kurşun sıkılırsa her iki tarafın da hasar alacak olmasıydı. Sarı saçlının aklına herkesin birbirine doğrulttuğu silahı ateşlediği bir film sahnesi gelmiş ve Yoongi'nin elinden gelecek ölümün tadını merak etmişti. Sonra zaten ölümü dudaklarında tattığını hatırlayıp sıyrıldı bu düşünceden. Üstelik o buradan herkes canlı çıkacak demişti, bu her ne kadar zayıf bir ihtimal olsa da.

"Teslim olursanız cezanızın hafifleyeceği garantisini veremem ancak en azından canlı olursunuz."

"Ceza alması gereken bir kişi yok burada," dedi Yoongi hazır cevap bir tavırla. Elinin tersiyle alnından akan teri silmiş, diğerinde tuttuğu silahı ise askerlere, özellikle de tim komutanına doğrultmaya devam etmişti.

...

Hastaneye geldiklerinden beri neredeyse üç saati geride bırakmışlardı. Herhangi bir gelişme yoktu. Doktorların gördüğüne göre kurşun, oldukça riskli bir bölgeye saplanmıştı ve çıkarırken iç organlara zarar vermekten korkuyorlardı. Bu yüzden farklı bir yöntem düşünmeye çalışmış ve başarısız olmuşlardı. Üstelik acele etmeleri gerekiyordu.

"Dawon."

Ne istediğini anladığından hemen metal tası ona uzatmıştı. Gerginlik ve yorgunluktan dolayı alnından damla damla ter akan doktor, elindeki cımbızla tuttuğu ve önünde yatan bilinci kapalı siyah saçlıdan çıkardığı kanlı kurşunu tasın içine atmış, kurşunun tasın içine düşmesiyle metalik bir ses çıkmıştı.

Hastaneye geldiklerinden beri neredeyse üç saati geride bırakmışlardı. Bu, başlangıçta onlara Jeongguk'un durumunun iyiye gideceği yönünde umut verse de, beklemedikleri bir şey olmuştu. En büyük korkularının, onca pisliğin içinde onları bulması ne yazık ki uzun sürmemişti.

Çömeldiği duvarın dibinde uykusuzluktan neredeyse bayılacak olan Jiyeon'un irkilerek gözlerini açmasına sebep olan şey, tiz bir ses ve Dawon'un söyledikleri oldu.

"Hastayı kaybediyoruz."

Hepsi bu kadardı. İki kelime, Taehyung'u da, onu da delirtmeye yeterliydi.

Gözlerinden yaşlar akıyor fakat yüzünde mimik oynamıyordu. Sevgilisi bildiği adamın kalp atışlarıya birlikte, zaman durmuştu onun için. Dizleri de dahil her yeri titriyor, karşısında yatan oğlan yaşam savaşı verirken o, ayakta kalabilmek için savaş veriyordu. "Jeongguk," diye fısıldadı konuşmaya gücü kalmamış gibi.

Jiyeon bile ne onu, ne de kendini teselli edecek gücü bulamadı kendinde. Yere kapanıp bağıra bağıra ağlamak istedi de Taehyung'tan utandı. Kulaklarında zihninin duvarlarını parçalayıp geçen ses yankılanırken başını iki yana salladı.

Zaman gittikçe daralıyor, süreleri bitiyordu. Taehyung daha fazla dayanamadı. Orada öylece durmaktan nefret etti ve ona koştu. Ayakları da dahil her yerine dikenler battığını hissediyordu fakat ondan değildi gözyaşları. Duyduğu şey daha önce hiç bu kadar acı vermemişken bedenine, inanmayı seçti. Ona aşkından sonra güç veren yegane şeyin inanç olduğunu da sonradan anladı. Hiçbir zaman onu bırakacağına inanmamıştı. Şimdi de inanmıyordu.

Rebirth | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin