Doğum Günü ▼38▼

4.5K 271 20
                                    

"Evet seni çok özledim."

"Umarım seni görebilirim." Dedi Justin. Sesini duymak iyi hissettirmişti. Onu ciddi anlamda özlemiştim. Belki çok kısa süredir görüşmüyorduk fakat olanlardan sonra ona daha çok ihtiyaç duyuyordum. Justin'e tekrar onu sevdiğimi söyleyip telefonu kapattıktan sonra yataktan kalktım ve tembel adımlarla kapıya ilerleyip açık kapıdan dışarı çıktım. Olanlardan sonra Zack'e hesap soramamıştım. Zaten burada da değildi. Derek, Elena ve Percy ise güvenlik amaçlı diğer evde Justin'lerle birlikteydiler. Evler inanılmaz kalabalıktı, ayrıca Derek ve Justin arasındaki ilişkiden endişelenmelimiydim, işte onu bilmiyordum. Basamaklar azaldıkça sesler artıyordu. Tanıdık sesler duyuyordum. Adımlarımı hızlandırıp bir çırpıda aşağı indiğimde karşımda gördüğüm kişi gözyaşlarımı koyvermeme sebep olmuştu. Koştum ve ona sıkıca sarıldım. Bugün onu göreceğimi hiç düşünmüyordum ve bu göz yaşları kesinlikle mutluluktandı.
"Justin!" Dedim mutlulukla. Yüzümü avuçlarının arasına aldı ve baş parmağıyla gözümdeki yaşları sildi. "Ben ağla diye mi geldim sence?" Ellerimi çektim ve göğsüne vurdum. "Yapmaa! Mutluluktan."

"Sanki yıllardır görüşmüyorsunuz." Diyen soğuk ses dikkatimi kendisine çekerken Zack'in sesini tanımam pek uzun sürmemişti. Justin sinirle soludu. Nefes alış verişi çok hızlıydı. Elimi tuttuğunda buz gibi olduğunu hissedebilmiştim. Fakat asıl dikkatimi çeken şey ise insan kanının ne kadar güzel koktuğuydu. Ne kadar süredir kan içmediğim aklıma gelince bir susuzluk duygusu hissettim.
"Zack" dedim aynı duygusuz tonda."
"Efendim şirine?" Neden herkes bana şirine diyordu. Sessiz bir küfür savurup "Konuşmamın gerektiğini çok iyi biliyorsundur umarım." Dediğimde yüzündeki pişkinlik ifadesi soldu. Mutfağın çaprazındaki odaya ilerlerken "Bekliyorum!" Diye bağırdı. Justin'e elimle geride durmasını işaret edip peşinden ilerledim. Bundan ikimizde çok hoşnut olmasakta Zack ile konuşmam gerekiyordu er yada geç.
Peşinden ilerledim ve beni odadaki köşeli koltuğa oturmuş bekleyen Zack'e bakmadan içeri girdim. Kapıyıda kapattığımda ona döndüm. Benim gayet ciddi ifademe karşı umursamaz tavırları bozuk olan sinirimi daha çok mahvediyordu. Bana yaptığı şey hiçte hoşume gitmemişti ve biz Silas'tan kaçarken onun beni Silas'a teslim etmesi bir arkadaşın yapacağı türden birşey değildi. "Neden?" Diye sordum. "Neden yaptın bunu?" Bakışlarını kaçırdı. Bana hâlâ bakmazken cevap verdi. "Sana birşey yapmayacağını söyledi."
"Adam kanımı kurutmak istiyordu Zack!" Sesimin çok yüksek çıkması bana bakmasını sağladı.
"Belki gider diye düşündüm." Dedi ve duraksadı. "Bütün bunlar biter diye."
"Beni feda ederek mi?" Tamam gerçekten korkmuştum ve beni satması hoşuma gltmemişti. Kapıya döndüm ve gidecekken fısıldamasını duydum."Özür Dilerim Steph."
Çaresiz çıkan sesi geri dönmeme neden olmamış sadece umursamadığımı belli eden sesler çıkarmamı sağlamıştı.
Kapıyı açtım ve hızlıca odadan çıktım. Kapının çarpma sesiyle içerdekilerin bakışları beni bulmuştu. Justin yanıma geldiğinde endişeli bakışlarını fark edebilmiştim. Başımı iki yana sallayıp birşey olmadığını anlatmaya çalıştım. Elimi tuttu ve beni diğerlerinin yanına götürdü. Babam bana tuhaf bakışlar atıyordu. Fakat tuhaf bir şekilde fark ettiğim şey beni, bunu düşünmekten alıkoydu. 'Diğerleri' dediğimkişiler şuanda etrafta yoktu ve saniyeler önce babamda kaybolmuştu. Hemde Justin iie birlikte!
Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Koskoca odada tek başıma kalmıştım tam seslenecektim ki birkaç ayak tıkırtısı ve anlaşılmayan fısıltılar gelmeye başladı. Ardından herkes birden etrafımda belirdi.
"İyiki doğdun Stephanie!" Sesleri yükselirken korktuğumu belli etmemeye çalışıyordum. Bugün'ün 16 Mart olduğunu tamamen unutmuştum. Zaten aylardır günlerle işim olmuyordu. O kadar karmaşanın içinde bana bu süprizi yapmaları duygularımı etkilemişti. Gözlerim dolmaya başlarken gelip teker teker herkes bana sarıldı ve hediyelerini verdiler.

Ben ne olduğunu anlamadan pasta kesilmiş, ortam sakinleşmiş ve Justin'le odama çıkmıştık. Tabii ki birimize sadece bakmakla kalmamıştık(!) Justin'in bana hediye tutkulu bir öpücüktü. Ve ben nedense en çok bunu sevmiştim. Onu o kadar özlemiştim ki. Yattığım göğsünde kalktım ve doğruldum. Bana şirin bir gülümsemeyle baktı. "Ne o bakmaya doyamıyor musun?" Bu düşünülmesi gereken bir şey değildi. "Evet." Dedim hemen. Beni yanına çekti ve alnıma bir öpücük kondurdu. "Ne olursa olsun beni bırakmayacağına söz ver?" Dedi. Aslında bunu söylemesi gereken kişi bendim. Ben onu bırakamazdım. "Asla." Dedim. "Yani asla seni bırakmam." Yatakta döndü ve başını saçlarıma gömdü.
"Sana tek hediyemin öpücük olduğunu düşünmüyorsundur umarım." Dedi. Sesi saçlarım yüzünden boğuk çıkmıştı. "İki öpücük olsa hayır demem." Dedim. Boğuk bir şekilde güldü. "Beş dakika daha böyle duralım göstereceğim."
Ben bu merakla kalp krizi geçirebilirdim. Onu tuttum ve kaldırdım. Artık vampir olmadığı için bana direnecek gücü yoktu.
"Tamaam!" Dedi uzatarak. "Burada bekle." Deyip bana yaklaştı ve dudağıma küçük bir öpücük kondurup odadan çıktı.
10 dakika boyunca ayakta dikilip gelmesini bekledim ve geldiğinde ise elinde kocaman bir kutu vardı. Yanıma koyup içini açtı. Gördüğüm şey ona teşekkür bile edemeden donmamı sağlamıştı. Bir kutu kan bütün güzelliğiyle bana göz kırpıyordu.

CANLARIM! Ah sizi ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsiniz. Fakat beni anlayın lütfen Lanet sınavlarım yeni bitti ve 4 hafta sonra teog var. Tam olarak bilmediğim bir sürü konuyu söylemiyorum bile!
Ve size bu sefer üzücü bir haber vereceğim. Sonraki bölüm Final olacak ve büyük bir ihtimalle 2.kitap olmayacak. Lütfen soru sormayın herşeyi Finalden sonra yazacağım veda notunda açıklayacağım.

▼Şirin Melez▼Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin