Sınav (2)

226 21 0
                                    

Fern arkasına şaşkın bir kalabalık bıraktıktan sonra surlardan içeriye girdi. Muhafızlardan aldığı haritayı takip ederken bir yandan da etrafını inceliyordu.

Uzun uzadıya binalar, her yerde kahkaha atan insanlar, ara sokakta dövüşenler, arkadaşları ile yürüyüş yapanlar... Oldukça canlı bir şehirdi. Arkeda klanının özel mülkü olan bu şehir hiçbir oluşuma ait değildi. Ne bir imparatorluğa ne de bir krallığa, burası sadece Arkeda klanına aitti bir topraktı. Arkeda klanının bu gücü ise kurucu atalarının miras bıraktıkları teknikler ve silahlardan geliyordu ayrıca Arkeda Klanı birçok alanda faaliyet gösteriyordu. Hem ekonomik olarak hem de savaş gücü olarak imparatorluklara denklerdi.

Arkeda klanının bugüne kadar gelebilmesinin sebebi ise ekonomi ve savaş gücünü orantılı olarak ileriye taşıyabilmelerinden geliyordu. Önemli bağlantılara sahip olduklarından onlara kolay kolay sataşabilen olmuyordu.

"Şu binaya baksana Li amca. Bizim klan konutundan daha büyük." dedi hayranlıkla. Canlı şehrin içinde sadece iki konut dikkat çekiyordu. İkisi de Arkeda Klanına merkezi konutlardı ve yapımına yüz milyonlarca altın harcanmıştı.

1 altın 10 gümüşe denk geliyordu, 10 gümüş ise 10.000 bakıra denk geliyordu. Üç kişilik bir ailenin aylık refah içinde yaşaması bir altın fazlasıyla yetiyordu.

"İlerde göreceğin şeylerin yanına bu bina böcek gibi kalacak." dedi Li Nua. Kendisinin son savaşta kullandığı teknikte ki kılıçlar bile bu Arkeda Klanının konutlarının en az yirmi katıydı.

"Gerçekten mi?" diye sordu Fern heyecanla. Dışardan duygusuz biri gibi görünse de içinde hala çocuksu bir taraf vardı.

"Evet, sadece güçlen. Her istediğin zaten olacak." dedi ve sessizliğe büründü Li Nua. Bir süre Fern'in kendi kendine dolaşmasını istiyordu, sosyalleşmesi ve insanlarla konuşmayı öğrenmesi için gerekliydi. Daha önce An Klanı konutundan dışarı çıkmadığı için yerel halk ile nasıl iletişim kurulur bilmiyordu. Bu yüzden de Li Nua onu kendi başına bırakmıştı.

Fern yarım saatten fazla zamandır şehirde yalnız başına etrafı inceleyerek yürüyordu. Daha önce görmediği pek çok şey görmüştü ve şaşırtıcı derecede dünyaya karşı olan anlayışı biraz daha artmış, ufku genişlemişti.

"Oh, Arkeda akademisine mi gidiyorsun genç adam?"

Fern kulağının hemen yanından gelen sesle beraber irkildi. "Öldürmek istese ölmüştüm!" dedi kendi kendine. Zihninde tehlike çanları son seste çalıyordu. Birkaç saniyede hızlıca kendi toparladı ve sesin sahibine baktı. Yaşlı adam tamamen bitap ve harap bir halde görünüyordu. Fern görünüşüne göre bir insanı yargılamaması gerektiğini öğrenmişti, o yüzden karşısında duran her an yıkılacak gibi olan adama önyargı ile yaklaşmadı.

"Evet kıdemli büyüğüm. Bu küçüğünüz yeteneklerine güvenip akademiye gireceğini düşünüyor." Fern kendinden beklenmeyecek kadar saygılı bir şekilde yaşlı adamla konuştu. İçindeki sesi dinliyordu. Bu dokunsan yıkılacak gibi olan yaşlı adamın aslında göründüğünden daha fazlası olduğunu biliyordu. Basit birisi olsa ona yaklaştığını kesinlikle hissederdi fakat kendisine hissettirmeden gelen birisi kesinlikle basit olamazdı.

"Bu devirde gençlerin çok saygısız olduğunu duymuştum sanırım yanılmışlar." dedi yaşı adam. Nefes alma ihtiyacı duymuştu kendince, ciğerlerinin sağlam olmadığı her halinden belliydi. "Umarım senin gibi genç ve saygılı birisi akademiye girebilir!" dedi ve arkasını dönüp ara sokaklardan birine doğru ilerlemeye başladı.

ŞEYTANİ EFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin