Kara Rüya Ormanı

186 18 1
                                    

Fern arkasına bakmadan ilerlerken geride bıraktığı bombayı umursamıyordu. Şu an umrunda olan tek şey evine gidip biraz dinlenmekti. Efsanevi İmparator Ejderhası'nın yeteneklerini kullanmak vücuduna fazla yük bindiriyordu.

"Fern iyi misin?" diye aynı anda seslendi Eris ve Yuna. İkili birbirlerine baktıktan sonra tekrar başlarını Fern'e çevirdiler.

Fern arkasından gelen Eris ve Yuna'ya baktıktan sonra gözlerini kısıp önüne döndü. Kendinden birkaç adım uzakta çıkan akademi müdürü yüzünde masum bir gülümseme ile etrafına bakıyordu.

"Öldürmek yasaksa neden birkaç kişiyi öldürdüğümde cezalandırılmadım?" dedi Fern sert bir sesle. Öldürmek yasaktı fakat öldürdüğü birkaç kişi için kimse gelip de ona herhangi bir yaptırımda bulunmamıştı. Bu en çok merak ettiği konulardan biriydi. Arkeda Akademisinin diğerlerinden farklı olduğunu biliyordu fakat umursanmayan kuralların olmadığını bilmiyordu.

"Sence de cevap belli değil mi? Eğer öldürdüğün kişiler senden daha değerli olsaydı sen de yanlarına giderdin fakat öldürdüğün kişiler senin kadar değerli değildi. Tabii ki bu ceza almayacağın anlamına gelmiyor. Akademiye girerken her öğrenciye verilen bir miktar katkı puanı vardır. Katkı puanını dış dünyadaki altın olarak düşünebilirsin. Yemek yemek istiyorsan, eğlenmek istiyorsan, eğitim yapmak istiyorsan, ekipman vs. her şey katkı puanı ile elde edilebilir. Senin bütün katkı puanlarını sildim. Eğer kazanmak istiyorsan görev yapmak gerekecek." dedi akademi müdürü. Yüzündeki gülümseme bir anda yok oldu ve ciddi ifade belirdi.

"Uragis'in yolladığı birisinin güçlü olmasını bekliyordum ama sen beklentileri aşan cinste birisisin. O yüzden şu an akademi müdürü olarak değil Ulu Cennetin Efendisinin elçisi olarak konuşuyorum. Dikkatleri fazlasıyla üstüne çektin ve bu sana büyük sıkıntı yaratacak. Seni öldürüp elindeki yüzüğü almaya gelecek birçok kişi var. Yüzüğü alamasalar bile hala kendilerine tehdit oluşturuyorsun bu yüzden bile birçok kişi öldürmek isteyecektir. O yüzden dikkatli ol ve hızla güçlenmene bak. Her saniye aleyhine işliyor!" dedi ve geldiği gibi hızla kayboldu.

Akademi müdürünün kurduğu bariyer sayesinde Eris ve Yuna ne konuştuklarını duymamıştı. Fakat ciddi bir şeylerin olduğunu Fern'in gözlerinden anlayabiliyorlardı.

Fern birkaç dakika olduğu yerde durup nasıl bir yol izlemesi gerektiğini düşünürken gözleri bir yıldız gibi parladı.

"Eris, ilk keşif ne zaman yapılacak?" dedi heyecanla. Birkaç gün dinlenmek istemişti fakat akademi müdürünün dediklerinden sonra her saniyesini güçlenmeye ayırmak istiyordu.

"Aslında üç gün sonra bir keşif yapılacak. Ben de seninle bu konuyu konuşmak istiyordum." dedi Eris. Yuna ise her şeyden bihaber bir şekilde ikili arasında geçen konuşmayı dinliyordu.

"Bu arada Fern... Uzun zamandır sormak istiyorum ama soramıyorum. Sağ kolun neden o şekilde?" dedi Yuna araya girerek.

Fern beyninden vurulmuşa döndü. Bunun için ne söyleyeceğini daha önce düşünmemişti hatta daha önce sağ kolunu merak edenlerin olacağını bile düşünmemişti.

"Şeytanlar, şeytan gibi gözükmelidir." dedi alaycı bir tavırla Fern. Derin bir nefes çekip birkaç saniye düşündükten sonra Eris'e döndü.

"Keşfe gitmeden önce beni evimden alın. Üç günlük bir eğitime gireceğim." dedikten sonra hızla evine doğru yola çıktı.

"O iyi olacak mı?" dedi Yuna endişeli bir sesle. Gözlerine bakan herkes Fern'e karşı hisleri olduğunu anlayabilirdi. Yuna, Fern'i ilk kez

"Öyle olmasını umuyorum." dedikten sonra Eris de hızla alanı terk etti.

Fern evinin salonunda üç gün boyunca Li Nua'nın onun için oluşturduğu özel alanda eğitim yapıyordu. Enerji seviyesini ve fiziksel gücünü arttırmak için üç gün boyunca hiç durmadan çalışmıştı.

Li Nua'nın oluşturduğu özel alan ise zihinde beliren bir alandı. Fern'e ihtiyacı olan bütün eğitim ruhsal olarak vermişti. Ruhsal olarak verdiği enerji sadece seviye atamasına yardımcı olmuştu fakat Fern bir yandan da enerjisini fiziksel bedenine aktararak gücünü biraz daha arttırmıştı.

Üç gün içinde Ruhani Aleme merdiven dayamıştı.

Fern salonun ortasında lotus pozisyonunda gözleri kapalı bir şekilde oturuyordu. Birkaç derin nefes aldıktan sonra yavaşça gözlerini açtı.

"Artık daha güçlüyüm... İlk fırsatta da vücut temizliği yapmalıyım." dedi kendi kendine. Yavaşça ayağa kalktı, vücudu günlerdir aynı şekilde oturmaktan hamlamıştı. Vücudunu eski esnekliğine getirdikten sonra banyoya doğru ilerledi. Fern gibi insanların banyo yapmasına gerek yoktu. Temizlenmek yetiştiriciler için parmak şıklatması kadar kolaydı fakat Fern banyo yapmaktan zevk alıyordu.

Banyodan çıktıktan sonra rahatlamış bir şekilde odasına ilerledi ve ona verilen kıyafetlerden birkaç parça seçti.

Dış tarafı siyah iç tarafı kırmızı bir cübbe seçti. Siyah bir pantolon ve beyaz çizmeleri ile oldukça güzel bir görüntü ortaya çıkarıyordu. Saçlarının beyaz olan kısmını arkadan başladıktan sonra kendini hazır hissetti.

Evinden çıktıktan sonra Lejyoner Birliği'nin olduğu yere doğru yürümeye başladı. Etrafındaki korkulu gözlere aldırmadan devam etti.

Lejyoner Birliği'nin binasının önüne geldiğinde gözlerini binanın önünde toplanan insanlara çevirdi. Eris Boreas ile göz göze geldiğinde Eris gülerek ona doğru yürümeye başladı.

"Biraz daha geç gelseydin kaçtığını düşünecektim." dedi alaycı bir tavırla.

"Eğer bir gün, bir şeyden kaçtığımı görürsen beni öldürebilirsin." diye karşılık verdi Fern. İkili arasında ki diyalog bir süre daha devam ettikten sonra beraber diğer Lejyoner'lerin yanına gittiler.

"Eğer hazırsanız birazdan portal açılacak. Hiçbir şey unutmadığınızdan emin olun." dedikten sonra birkaç dakika diğerlerinin son kontrolü yapmasına izin verdi.

"Gideceğimiz yerin adı Kara Rüya Ormanı. Yabancı olduğumuz bir yer olduğu için grup halinde dolaşacağız. Ormanın içindeki büyülü canavarların tehlikeli olması zaten bilinen bir şey fakat onun yanında bitkiler de oldukça saldırgandır. Bu yüzden her an tetikte olmalıyız. Ormanın içinde Antik Şehir olduğu söyleniyor. Hedefimiz Antik Şehire girmek. Eğer şanslıysak birkaç hazine elde edebiliriz." dedi Eris.

Fern bütün konuşulanları dikkatle dinledi. Ormandan çok Antik Şehir onun merakını cezbetmişti. "Şanslıysam birkaç kazanım elde ederim." dedi kendi kendine.

Grup düzenini son kez ayarladıktan sonra beklemeye başladılar. Fern grupta ön taraftaydı ilk saldırıyı o başlatacaktı. Kullandığı güçlü tekniklerin yanında savaş gücü muazzam bir seviyedeydi. Tabii ki Lejyoner'lerin hepsi çok üst seviyedeydi fakat Fern'in kullandığı teknikler akıl sınırlarını aşacak kadar güçlüydü. Fern'in yanında ise iki kişi daha vardı.

Eris tam orta kısımda duruyordu. Güçlü bir büyücü olduğu için her yöne destek sağlayabilirdi. Arka tarafta ise Zephyr ve iki kişi daha vardı. Toplamda on üç kişilik bir gruptu.

"Ve son olarak şunu da unutmayın. Oraya tek gidenler biz değiliz!" diyerek uyardı Eris.

Ortama sessizlik hakimdi. Lejyoner çılgın olması ile biliniyor olsa da Kara Rüya Ormanı sonuna kadar ciddiyet istiyordu. Birkaç dakikalık sessizce bekleyişin ardından önlerinde kırmızı bir portal açılmıştı.

Grup ağır adımlarla portaldan geçti. Karşılarına ilk çıkan şey yeşillik ile dolu bir ormandı. Ağaçların kalınlığı ve uzunluğu yüzünden ormanın içi görünmüyordu.

"Pozisyonlarınızı alın içeriye giriyoruz!" dedi Eris Boreas.

ŞEYTANİ EFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin