"Tüm birimlerin dikkatine. 174. Orchard Sokağı, The Skinny Bar. Kavga ihbarı aldık."
Harry, araba telsizini alıp dudaklarına götürdüğünde, "Benim bulunduğum bölge, gidiyorum, tamam." diyerek kapattı ve tekrar yerine koydu. Sonra da araba motorunu çalıştırıp ilerlemeye başladı.
Saat gecenin üçüydü. Bu saatlerde sokaklar bomboş, ara sokaklar dolu, barlar ise tıklım tıklım olurdu. Evet evet, özgürlükler ülkesine hoş geldiniz. Bir de bu özgürlüğü polislere sorun, diye yakınırdı Harry. Nerede iti kopuğu varsa onlar uğraşırdı ama siz yine de böyle yakındığına bakmayın. New York Polis Departmanının işlek caddesindeki 17. Bölgede devriye polisiydi. Tüm bu olumsuzluklara veya New York'un karmaşık semtlerine rağmen polis olmayı kendi istemişti ve işini çok severdi. Dokuz yıldır bu mesleği zevkle sürdürüyordu.
Haziran ayının sonlarına gelmişlerdi ve New York bunaltıcı havasını gece de sürdürüyordu. Klimanın soğuk tarafını açmak iyi olmazdı, çünkü her an boynunuz tutulabilir veya suratınız uyuşabilirdi. Dolayısıyla biraz serinlemek için pencereleri her iki yandan açmaları yeterli olmuştu.
"Işıklardan sağa döneceğiz," diye hatırlatmada bulundu yolcu koltuğunda oturan Liam Payne adlı ortağı. Harry daha döner dönmez kapısında sızan insanları ve iri yarı korumaları gördü.
"Şarjörün doludur umarım," diye söylendi Harry. İçeride neyle karşılaşacaklarını bilemiyordu.
"Son zamanlarda hiç kullanmadım."
Umarım kullanmak zorunda da kalmazsın, diye düşünerek polis arabasını barın önüne çekti. Aslında kalitesiz veya kenar mahallede bulunan illegal bir bar değildi. Bir restoranın yanında bulunan gayet yasal ve temiz görünüme sahip bir işletmeydi. Son zamanlarda New York Belediyesi şehrin imajı için kötü görünümlü gece kulüplerini kaldırmaya başlamıştı. Barlar duruyordu.
"Bu barı biliyorum," dedi Harry. "Normalde bu kadar kalabalık olmaz. İçeride bu kadar yüksek müzik de çalmazdı."
"Alkolde indirim varsa her zaman fazla müşteri kazanırsın." dedi Liam.
Ve eğer cumartesi gecesiyse bu indirimi bir müşteri olarak sonuna kadar değerlendirirsin.
Anahtarı aldı, arabadan inip kapıyı kilitledi ve kapıya doğru yürüdüler. Cebinden çıkarıp rozetini göstermeye bile gerek kalmadan korumaları bir endişe sardı.
"Kavga çıkmış," dedi Harry çatık kaşlarla. "Nerede bu?"
"Sizi götüreyim."
Sağdaki kaşı çizik koruma onları götürürken, Harry ve Liam elbette erkenden olaya müdahale edebilmek için elleri bellerindeki silahlarında yürüyordu. Bir arbede çıkmadan silahlarını çıkarmak etik bir davranış olmazdı.
Dışarıdan duydukları o iğrenç bass sesinin yüksek desibelli hâli, daha bara girdikleri ilk anda ikisinin de beynini resmen tokmakla döver gibi ezmeye başladı. Suratları buruşmuştu. Genci, orta yaşlısı durmadan dans ediyor ve devriyeye çıkmış bu iki yorgun polisin tuhaf bakışlarına maruz kalıyorlardı. (Hoş, milletin onları pek fark ettiği de yoktu.)
"Saat gece üçe geliyor," diye bağırdı Liam. "Bu manyaklar nasıl buluyor bunca enerjiyi ya?" Harry bir şey demedi. Sonuçta kendileri devriye nöbetinde yorgun diye diğerleri de yorgun olamazdı. Ayrıca bir zamanlar, yirmili yaşlarında Harry de buraların tadını çıkaran bir erkekti.
Korumanın götürdüğü yerde bir iri yarı daha koruma vardı, bir gencin tepesinde dikiliyordu. Bu genç yere oturmuş, bacaklarını kendine çekmiş, alnını dizlerine yaslamıştı. Kahverengi tutamları sıcaktan ensesine yapışmış, koluna sargı bezi sarılmış ve bez biraz kana bulanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️
Teen FictionHarry Styles kusursuz denebilecek bir yaşama sahipti. Anlayışlı bir eşi, onlarca dostu, başarılı olduğu bir işi ve sağlıklı bir vücudu vardı. Ancak her şey bir anda tepe taklak olunca, artık kusursuz olmayan bir yaşama değil, bir yaşamı olduğuna bil...