8) His

1K 173 273
                                    

Double update yapmayacaktım ama yaptım bee

- -

Harry, bir gününü kılık değiştirip yeraltı denilen sokak aralarına girmekle geçirdi. Buralarda uyuşturucu ticareti, fuhuş, yankesicilik kol geziyordu. Onlardan biriymişçesine davranıp Todd Stewart ve Paul Gregory hakkında bilgi toplamaya çalıştı. Bu, bazı günler böylece devam etti.

Yaklaşık bir hafta sonra temmuz ayının sıcaklığı New York'a bunaltan bir sıcaklıkla baskı uygularken, Harry sivil aracını departmanın önündeki otoparka park edip içinden çıktı. Arabayı kilitledi, anahtarı cebine attı ve departmana doğru ilerledi. Nedendir bilinmez, ensesinde tuhaf bir gerginlik hissetti. Aslında bu gerginlik hissi son beş gündür devam ediyordu.

Departman kapısına geldiğinde elini kapı koluna atmıştı ki, geldiği yöne doğru başını çevirip etrafa bakındı. Bu his, daha çok izlenme hissi gibiydi. Ensenizde bir akım hissederdiniz ve sanki biri ensenize tokat atacakmış gibi tetikte dururdunuz. İşte bu, öyle tuhaf ve rahatsız edici bir histi.

Departmana girdi. Bir üst kata çıkarak küçük dresuar üzerine konmuş kahve makinesinden kendine bir kupa filtre kahve doldurdu. Oval masaya oturup ayak bileğini dizine atarken, kol kasları kısa kollu gömleğinden görünerek her yanından spor yaptığını ve sağlıklı beslendiğini belli ediyordu.

Tam kahvesinden içecekken, gözleri, masa üzerindeki bir kurabiye tabağına takıldı. Yanında da sarı kurabiye pakedi duruyordu. Pakedi alarak incelerken istemeden gülümsedi. Mona Lisa'nın Kurabiyeleri... Kendisine dik dik bakan mavi gözler, inatla lafın altında kalmayan bir erkek ve şaşkın bakışlar belirdi gözü önünde. Unutması mümkün değildi.

"Şakasız söylüyorum." Liam, Kaithlyn adlı iş arkadaşıyla odaya girdiğinde direkt olarak kahve makinesine yöneldiler. Harry de pakedi bırakarak onlara baktı. "Benim bu tür konularda bir gram bile şansım yok."

"Neymiş o şans?" diye sordu Harry kahvesini yudumlarken.

"Aşk." Kahvesini alarak Harry'nin karşısına oturdu. "Aşk bana uğramıyor."

Sırıttı. "Hani bekârlık senin için en özel şeydi?"

"Dostum, hâlâ özel. İnan bana. Ama hayatıma kattığım eş adaylarının hepsi mi benimle uyumsuz çıkar? Bu şaşırtıyor işte."

Kaithlyn de bardağını alıp oval masanın en başına oturdu. "Enerjiyle alakalı bu, dostum."

"Enerji? Yok... İnanmam öyle şeylere."

"Ne dersen de, bu var. Ağzından çıkan her kelime, evrene bir mesaj gönderir. Ya da yaratıcıya. Artık her neye inanıyorsan... Sonra da dediklerin doğrultusunda bir hayat yaşarsın. Örneğin, aşka ve evliliğe inanmadığını çok sık söyledin ve şimdi de enerjiler, hayatını söylediğin yöne çekiyor. Aklında düşündüğün şeyler tam tersi olsa bile söylediklerin senin hayatını yönlendirir."

"Bu çok saçma Katy." Kendi kendine gülerek kahvesini yudumladı. "Hippiler gibi konuşuyorsun."

"Ah, bilimsel olarak kanıtı da var bir kere! Tıpkı- tıpkı yüksek sesli ben aptalım deyip kendini değersiz hissetmen gibi. Ama ben mükemmelim dersen de iyi hissedersin. Her şey sesle ilgili işte. Yani bir enerji..."

Liam gözlerini kıstı. "YouTube'da videolara bakıyorsun, değil mi?"

"Belki."

Harry ve Liam gülüşürken Kaithlyn göz devirdi.

"Ayrıca sadece youtube değil, Freud'dan ve Platon'dan da okumaya başladım.  İnanmamaya devam edin moronlar sizi."

"Hey, bana bir şey deme." Harry suçüstü yakalanmış gibi ellerini ve kaşlarını kaldırdı. "Ben evliyim. Evrene bu mesajı çoktan göndermiş olmalıyım."

Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin