Harry kendisine gösterilen dosyadaki adamları incelerken, "Todd ve Matt kardeşler." diye açıkladı Liam Payne. "Bir hafta önceki banka soygununun ele başları. Her yerde aranıyorlar. Kurbanlarına işkence etmekle popüler olabilirler."
Banka soygununda etrafları sarıldığı için hiçbir şey çalamadan kaçmışlardı ama bankada büyük bir mal kaybına neden olmuş, aldıkları iki rehineyi işkenceyle öldürmüşlerdi.
"Bankada dört kişi görünmüşlerdi ama."
"Onların kim olduğunu henüz tespit edemedik."
Kaşlarını çattı. "Yeraltı ağlarından haberin var mı? Muhbirlere gösterdiniz mi eşkallerini?"
"Gösterdik ama henüz ortada bir şey yok." dedi Liam. "Araştırıyoruz. Bir an önce bulunmaları lâzım."
Başını salladı. Harry devriye polisi olsa da bu konuda araştırmalara katılmak istiyordu ve zaten katılırdı da. Gerekirse bir dedektif gibi kılık değiştirir, diğer birçok zamanda olduğu gibi bu itleri bulurdu. Boşuna FBI'da eğitim görüp sahaya atılmamıştı. Öldürülen ve zarar gören masum canların uğruna her şeyi yapardı. Hele ki suç dosyası kendisine verilmişse...
"İki sivilin ölümüne sebep olmuşlar."
"Çok kötü." dedi Liam. "Fotoğrafları gördün mü?"
"Gördüm. Bir daha görebileceğimi sanmıyorum."
"Adamların yüzünü medyaya verdik. Adam başı iki bin dolar koyduk."
"Az bile."
"Sıkıyorsa sen ver parasını," diye takıldı Liam. "Ee, bu akşam ne yapıyorsun?"
"Ailemi ziyarete gideceğiz."
Liam kaşlarını kaldırıp, "Kiminle?" diye sordu.
"Owen'la tabii ki."
"Vay canına," diye sırıtırken Harry de güldü. Ailesinin ve Owen'ın arasının dört yıldır açık olduğundan Liam da haberdardı.
"Barışmak istiyor onlarla." Gözlerini kıstı. "Annem çiçeklere bayılır. Buralarda hiç çiçek dükkânı var mı?"
Ayakta dikilip kahvesini içen polis memuru Kaithlyn, "3. Cadde," dedi. "Marnah's Blossoms diye bir dükkân."
"Yakınmış buraya." Kaşını kaldırdı. "Basit bir çiçek dükkânını nsıl bu kadar ayrıntılı bilebilirsin ki?"
"İki hafta önce çiçek almıştım oradan, dükkân sahibi çok tatlı ve sıcak biri. Aklımda kaldı işte."
Liam Harry'nin omzunu pat patlayıp, "Sana kolaylıklar dilerim," dedi oradan uzaklaşırken.
"Sen nereye?"
"Bekârlık hayatımın tadını çıkarmaya!"
İş çıkışında Harry, kalabalık caddenin kaldırımında yürürken telefonu kulağında tutmuş, üniformasının yakasına asılarak sıcaktan terlemiş boynunu rahatlatmaya çalışıyordu. Güneşin bakır renkli ışığı da New York'un dev gökdelenlerine düşmüş, camları flaşlar gibi parlatıyordu.
"Tamam, Owen, tamam. Mor menekşeler, anladım."
"Ama saksısı siyah olsun! Bak, çok iyi görüneceğinden eminim. Annen de çok sevecek."
Harry istemeden güldü. "Seninle gurur duyuyorum, biliyor musun?"
"Artık zamanı gelmişti bence." dedi Owen. "Annenin kendi annesini kaybetmesi yeterince üzdü onu. Belki barışmaya çalışırsak..." Nefes aldığında, barışma konusunda Harry eşinin ne kadar gergin olduğunu hissedebiliyordu. "Belki barışırsak daha mutlu hisseder."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️
Teen FictionHarry Styles kusursuz denebilecek bir yaşama sahipti. Anlayışlı bir eşi, onlarca dostu, başarılı olduğu bir işi ve sağlıklı bir vücudu vardı. Ancak her şey bir anda tepe taklak olunca, artık kusursuz olmayan bir yaşama değil, bir yaşamı olduğuna bil...