Ne olur ne olmaz iftardan sonra okuyun, sakata gelmesin, hehe
✨
Louis fincanını masaya bırakırken, "Hayır, Harry, sana inanmıyorum!" diye kahkaha atarak, karşısında oturan ve kollarını masa üzerinde birleştirmiş olan Harry'nin, kendi tepkisine gülmesini sağladı.
"Ciddi söylüyorum, Louis, tam bir ana kuzusuydum."
Louis yanağını yumruğuna yaslayarak, yavaşça dinen ve yüzüne tatlı bir ifade katan hafif tebessümle onu izledi. Gözleri öyle parlak, yanakları öylesine kızarmıştı ki, eğer sohbetin tam ortasında olmasalardı, Harry onu sıkıca kendine çekebilirdi, ancak bu keyifli sohbeti bozacak değildi.
"Bu huyunu ne değiştirdi peki?"
"Sanırım evlilik," diye omuz silkti. Louis de anlayışla başını salladı. "Evlendiğimde ana kucağından ayrılıp aşkın içine daldım."
"Pek de huyun değişmemiş aslında. Sevilmekten ve ilgiden hoşlandığını çok iyi biliyorum."
"Kim hoşlanmaz ki?" diyerek onu güldürdü. "Herkes, polis olduğumdan beri ne kadar sert ve despot biri olduğumu söylerdi, ama anneme, yeğenime, eşime farklıydım işte."
"Aslında havalı çocuk imajına girmeye çalışsan da gerçekten çok duygusal ve romantiksin," diye çıkarımını belirtti, hâlâ aynı ilgiyle onu seyrederken.
"Galiba öyleyim," dediğinde, Louis iki elini onun yanaklarına götürüp sıkarken, ayrıca başını sağa sola sallayarak Harry'yi güldürüyordu. "Annesinin minik kuzusuu!"
O sıra saat akşam sekize çeyrek kaldığını gösteriyordu. Yaklaşık on dakika önce akşam yemeğini yiyip, kirli malzemeleri masanın bir köşesine yığarak sohbet etmeye ve sohbet çayı diye uydurdukları içeceği içmeye başlamışlardı. Son zamanlarda akşam yemeklerini birlikte yiyor ve masa başı sohbeti ediyorlardı. Bu, aralarında bir rutine dönüşmüştü. Hem de bu davranışları, aralarındaki bağı çözülemez, eğlenceli, sevgi dolu bir şekilde sıkıca düğümlüyordu.
Birlikte bir süre daha sohbet ettikten sonra masayı topladılar. Zaten az olan bulaşıkları yıkamak için Louis gönüllü olurken, Harry de köpeğinin kaplarını yenilemişti. Kapıyı kapattı. Dışarısı çoktan kararmak üzereydi, son güneş kırıntısı ufukta batıyordu.
Harry dişlerini fırçalamak üzere banyoya girdiğinde, Louis de peşi sıra takip edip içeri girdi, bardağa kendisi için konmuş olan fırçayı aldı, macun sürdü. İkisi ayna karşısında hem birbirlerine bakıyor hem de dişlerini fırçalıyorlardı. Bazen en olmadık zamanda gülmeye başlıyor, Harry de onu sarıp köpüklü dudaklarını Louis'nin yanaklarına bastırıyordu.
Louis bir ara aynaya yaklaşıp dişlerini temizlerken, bir süre sonra Harry'ye kayan gözleri şaşkınca açıldı, sonra tek kaşı havalandı. Harry dişlerini fırçalayıp göz ucuyla poposuna bakıyordu. Harika.
"Hey!" Harry'nin irkilip kendisine bakması üzerine ona dönerek, boştaki işaret parmağını yüzüne doğru uzattı. "Popoma bakıyorsunuz Bay 911. Yine."
Harry gözlerini kaçırsa da bakışları keyif barındırıyor, Louis'nin de gülüşünü zar zor tutmasına neden oluyordu.
"Seni daha kaç kez yakalayacağım acaba?"
Harry ağzındaki köpüğü tükürdükten sonra ona sırıtıp, "Bilemem," diyerek fırçayı ağzına götürdü. Bu cevapta bir sonraki zamanlarda da bakabileceğini söyleyen bir anlam vardı.
"Sinsi şeytansın, biliyor musun?"
"Hoş."
"Ne?"
"Popon diyorum, hoş. Ne yapayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️
Teen FictionHarry Styles kusursuz denebilecek bir yaşama sahipti. Anlayışlı bir eşi, onlarca dostu, başarılı olduğu bir işi ve sağlıklı bir vücudu vardı. Ancak her şey bir anda tepe taklak olunca, artık kusursuz olmayan bir yaşama değil, bir yaşamı olduğuna bil...