"Şu kolileri nereye koyayım minik kedi?"
Harry üst üste tuttuğu kolilerle dükkânda dikilirken, Louis masaya oturmuş, ayaklarını sallayarak dükkân hakkında tuttuğu not defterini kontrol ediyordu. Öyle dikkatlice bakıyordu ki, kaşlarını çatıp hafifçe dudakları öne uzanmışken yüzünün aldığı ifade Harry'nin çok hoşuna gitti ve ufak bir tebessümle eğilerek öne doğru uzanmış dudaklara birden öpücük kondurdu.
Louis irkilerek başını kaldırsa da, Harry'nin sırıtan suratına karşılık gülmeye başladı. "Beni korkuttun!"
"O güzel dudakları benden başkası öper mi sanıyorsun?"
"Ha-ha. Ne oldu?"
"Koliler, diyorum. Nereye koyayım?"
"Ha, evet. Onlar tohum paketleri." Kapı yanındaki demir telden yapılma beşli rafları gösterdi. "İşte. Küçük standa yerleştirmem gerekecek. Yanına koysana."
Harry denileni yaparak kolileri bıraktı, sonra önüne bir tabure çekip oturarak sol protezini öne uzattı. Böylece kolileri açıp minik tohum paketlerini, rafların önündeki isim kartlarına uygun şekilde yerleştirmeye başladı. Gül, papatya, çam ağacı, menekşe tohumları...
Louis bu görüntüyle istemeden gülümsedi. Bana kıyamazmış da, diye düşündü keyifle.
Harry çoğunlukla vaktini New York'ta geçiriyordu. Hatta bazen dükkânı bile o açıyordu; burada çalışmayı çok sevdiğini söylerdi. Yaz ayları tekrardan gün yüzüne çıkmıştı, ilişkileri bir seneyi doldururken ikisi de gerçekten mutluydu. Birlikteliklerindeki tek pürüz, belki de Harry'nin ara sıra Pocono Dağlarına gitmesiydi. Ancak bu bile göze batmıyordu.
Hem Harry artık protezini dert etmez olmuştu. En azından eskisi kadar dert etmiyordu. Bugün rahat bir şort giymiş, bir de Hawaii temalı gömlek geçirmişti üstüne. Salık bıraktığı saçları ensesinden biraz terlemişti de. Sabahtan beri dükkânla ilgileniyor, malları düzenlemeye çalışıyordu.
Louis defterini bırakarak masadan atladı ve onun boynuna sarılarak yanağını öptü. Harry'nin dudaklarına bir gülüş yerleşirken, bu kez de gamzesini öptü.
"Bu ilgiyi hak edecek ne yaptım?"
"Çok çalıştın bugün. Bence dinlenmelisin. Hem çok terledin aşkım, saçlarını toplasana."
"Aslında berbere gitmeyi düşünüyorum." Hâlâ Louis ona sarılmış vaziyetteyken, gül tohumlarının paketlerini alıp düzenlemeye devam ediyordu. "Saçlarımı biraz kestiririm, ne dersin?"
"Ya... Uzun zamandır kısa saçlı hâlini görmemiştim."
"E tabi, polisken hep kestirirdim. Sonra üşendim ve bu hâlini sevmeye başladım."
"Böyle de bayağı iyisin."
Sırıttı. "Yoksa böyle kalmamı mı tercih edersin?"
"Sevişirken bazen dudaklarıma yapışıyorlar, kestirmen iyi olabilir aslında," diyerek gülmesine neden oldu.
"Kabul edilebilir bir neden."
"Önemli bir konu da ondan."
Ona ukala bir bakış atarak, "Canın istiyor galiba?" diye sırıttı. Louis de bilmişçe omuz silkerek ondan ayrıldığında Harry kahkaha atarak işine döndü. "İstediğinde söylemen yeterli, bilirsin. Numaralara gerek yok. Senin için her zaman hazırım."
"Kim istiyormuş? Hah, güleyim de boşa gitmesin canım!"
"Pekâlâ üçüncü sınıftan Louis, bana minik kedimi geri ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers and Beautiful Men | Larry ✔️
Teen FictionHarry Styles kusursuz denebilecek bir yaşama sahipti. Anlayışlı bir eşi, onlarca dostu, başarılı olduğu bir işi ve sağlıklı bir vücudu vardı. Ancak her şey bir anda tepe taklak olunca, artık kusursuz olmayan bir yaşama değil, bir yaşamı olduğuna bil...