Düğünden sonra herkes ne kadar mutlu olsa da yorgunlardı. Jisung heyecanından zıplayıp durmuştu. 1 hafta kadar odalarından bile çıkmadılar.
Minho bu sabah kralla görüşeceği için gittiğinde Jisung odadan çıktı. Saçlarını bile düzeltmiş mükemmel haliyle odadan çıkmıştı. Yolda gördüğü vampire kendi için yemek hazırlanmasını söylemiş yavaş yavaş yemek salonuna doğru yürüyordu.
Büyük salonda sadece Jisung'un tabağı ve bardağı vardı. Büyük sandalyeyi çekti oturdu. Çatalıyla birkaç daire çizdi. Aslında yemek yemek istemiyordu. Hakkında çıkan birkaç dedikodu bütün iştahını kesiyordu. Jisung'un insandan dönme olması bütün halkı rahatsız etmişti. Halkın arasından işitmese bile sarayın içinde laf hızlı büyür herkes işitirdi. En basitinden çok kilolu olduğunu bile söylüyorlardı. Bütün vampirlere ihanet edeceğini düşünüyorlardı.
Bardağını kafasına dikti. Sadece onu içecekti. Yaşayacak kadar yese yeterli olurdu. Bardağı indirip karşısındaki çocuğu gördüğünde gözlerini kıstı. Bardağı masaya bıraktı.
"Jisung benim sana bir şey söylemem gerek."
Aslında ona ismiyle hitap ettiği için kellesi gidebilirdi ama aralarındaki yakınlığa güvenmişti Changbin.
Jisung kafasını salladı. Changbin devam etti. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Bir anda ne dediğini bilmeden bir şeyler saçmaladı. "Seungmin'i seviyorum."
Jisung'un ağzı 2 karış olmuştu. Changbin ne söylediğini farkettiğinde eliyle ağzına vurdu. Aslında bunu söylemek istememişti.
"Sen ciddi misin?"
Changbin elleriyle oynarken göz ucuyla Jisung'a bakıp kafasını belli belirsiz salladı. Bu hareketle Jisung heyecanla yerinden kalktı. Öyleki sandalyesi yere düşmüştü.
"Changbin bu harika bir haber. Hemen git ona söyle"
Changbin ellerini 2 yana salladı. "İşte bu yüzden geldim. Ya beni sevmiyorsa."
"Öğrenmenin tek bir yolu var."
Changbin yerinden kalktı. "Ben bir prenstim. Ben emrederdim ve yaparlardı. Şimdi reddedilme fikri çok korkunç."
Jisung durumunu az çok anlamıştı. "Tamam ben öğreneceğim."
Jsiung hızlıca yemek odasından çıktı. Etrafta Seungmin'i arıyordu. Sonunda kütüphaneye girdiğinde onu bulmuştu. Sessizce yanına gitti. "Minnie"
Seungmin kafasını kaldırdı. Jisung'u gördüğünde yanındaki sandalyeyi gösterdi. Jisung hızlıca sandalyeye yerleşti. Kurt adamlarla ilgili bir kitap okuyordu.
"Bak kulaklarının arkasından sevilmeyi seviyorlarmış."
Jisung'un istediği şans ayağına gelmişti. "Neden bunu okuyorsun ki?"
Seungmin telaşlandı. "Bilmem. İlk elime bu geldi."
Jisung gülümsedi istediği cevabı almıştı bile. Zaten eskiden Seungmin Changbin'i sevdiğine dair bir şeyler söylemişti. Şimdi emşn olmuştu Jisung. Gözlerini sayfanın üzerinde gezdirdi. Eliyle 5. Paragrafı gösterdi. "Bak burda da her tür ile eş olabilecekleri yazıyor."
"Yani Changbin benimle eş olabilir mi?" Seungmin heyecanla konuştuktan sonra ne dediğinin farkına varmış hızlıca kitabı kapatıp kütüphaneden resmen koşarak çıktı. Jisung arkasından güldü. İkisi de birini seviyor ama göz göze bile gelmiyorlardı.
Jisung kütüphaneden çıktı. Ellerini arkasında birleştirmiş mutlulukla yürürken aşağıdan gelen ses ile duraksadı. Konuşmalarına kulak kabarttı. Kendi hakkında konuştuklarını farketmişti.
"Kesin prensimize büyü yaptı. Duyduğuma göre insanlar bizim gibi büyü yapmıyorlarmış. Prensimizi zehirledi."
"Büyüyü bırak onun ırkı farklı. Dönme biri nasıl prens olur? Aklım almıyor. "
Jisung yürümeye devam edecekken aşağıdan duyduğu diğer ses ile yerinde kaldı. Minho aşağıdaydı ve hiç sakin değildi. Siniri sadece sesinden bile belli oluyordu.
"Eşim hakkında ne cürretle konuşursunuz?"
Minho'nun sesinden sonra az önce konuşanlardan hiç ses gelmemişti. Minho devam etti.
"Senin aklın neye yetecek ki bu durumlara yetsin. 2 gram aklınla bu cürretin? Hadi söyle deli cesareti mi, cahil cesareti mi?"
Minho biraz daha durduktan sonra Jisung adım sesleri duymasıyla hızla yürüdü. Merdivenlerden çıkan eşinin boynuna sarıldı.
"Seni çok özledim."
Minho'nun siniri yine geçmişti. Eşinin beline sarıldı. "Bende seni çok özledim bebeğim."
Jisung odalarına kadar yürürken kafasını eşinin omzundan kaldırmamıştı. "Minho inanamayacağın bir şey öğrendim."
"Ne oldu eşim?"
Jisung kıkırdadı. Eşim demesi aralarında geçen bi şakaydı. Minho, Jisung'un keyfini yerine getirmek için eşim derdi.
Jisung odadan içeriye girince konuşmaya devam etti. "Changbin Seungmin'i seviyormuş. Seungmin de Changbin'i. Ama birbirlerine söyleyemiyorlar. Ben aralarını yapacağım."
"Özür dilerim Jisung ama bu imkansız."
"Neden?"
"İkisi de benim. Saray kurallarına göre prensin olan prensin kalır. Aslında birbirlerinin yüzlerini görmeleri bile bir kural ihlali. Birbirleriyle olmaları en az 10 saray kuralına aykırı. Kaldı ki farklı türler eş olamazlar."
"Saray kuralları bu kadar önemli mi?"
"Kaideyi bozamayız eşim. Çok isterdim ama kurallara karşı gelmek alenen saltanata karşı çıkmaktır."
"Ya söylemeseler. Gizleseler."
"Çok dikkatli olmalılar. Önce benim, sonra senin, en son onların başı yanar. Herhangi biri bunu farkederse hepimiz yanarız."
Jisung eşinin kucağına çıktı. Üzülmüştü. İkisi hakkında çok güzel hayaller kurmuştu. Minho, ellerini Jisung'un saçlarına çıkarttı. "Üzgünüm."
___________________________________________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gift / Minsung ✅
FanfictionMinho'ya gelen hediyeler arasında yer alan Jisung ölmemek için istediği her şeyi yapacaktı. Her şeyi unutmasını istese bile... Mpreg Ana ship: Minsung Yan shipler: Chanlix-Hyunin Tamamlandı Bu fic tamamen hayal ürünüdür ve gerçeklerle bağlantısı y...