12^ Sonsuza Kadar Mutlu Olalım

1.8K 190 24
                                    

Chan odasından çıkıp sarayın mutfağına doğru yürüdü. Yol boyunca boynundaki kolyeyle oynamıştı. Hayatının nasıl değiştiğini düşündü. Melekler diyarında sevilmeyen notları çok düşük biriydi. Burada ise el üzerinde tutuluyor hatta ona danışılıyordu her şey. Şimdi melek diyarında olsalar haresi bile olmayan Chan'ı ciddiye almazlardı. Tabi ya haresini almak için girdiği sınavı bile geçememişti.

Meleklerin sıkı bir sistemi vardı. Çok küçük yaşlarda okula başlıyor gece gündüz demeden eğitime giriyorlardı. Hare sınavları daha 10 yaşındayken yapılıyordu. Haresi olmayan melekleri yok sayıyor onları terk ediyorlardı. Çoğu zaman böyle prenslere hediye verilirlerdi. Daha 10 yaşındayken böyle bir sınava girmek Chan'ın psikolojisini çok kötü etkilemişti. O kadar çalışmasına rağmen bütün gece uyumamasının ve stresinin verdiği etkiyle sınavdan çakmıştı.

Onu ayırıp diğer sınıfa gönderiler. Hediye olarak yetiştirmeye başladılar. Anne ve babası her gün onun için dua ediyordu. Tekrar hare sınavına girmesi için çabalayıp duruyorlardı. Sonunda tekrar sınava girmesini sağladıklarında Chan tekrar çalışmaya başladı. Sabah hediye olmak için derslere giriyor akşam hare sınavlarına hazırlanıyordu. Bu maraton 10 gün kadar sürdü. Yeni vampir prensin duyurusu yapıldığında Chan'ın başından kaynar sular döküldü. En kıdemli oydu. Hare sınavlarını boşverip çantalarını topladı. Ailesine veda etti ve şimdi burdaydı.

Chan'ın önüne istediği yemek geldiğinde tam kaşığı eline almışken önüne koyulan ilaç kutusuyla kafasını kaldırdı. Perilerden biri burdaydı. Soran gözlerle ona baktı. Sarı saçlı peri hızlıca konuşmaya başlamıştı.

"Bu ilacı peri diyarındayken içiyordum. Birkaç özelliğimi bastırmak için vermişlerdi. Burda da içmem gerekiyor mu?"

Chan gözlerini kırpıştırdı. "Hangi özlellikleri?"

"Imm. Ben biraz şeyim. Kötü bişey değil bu, beni yargılama tamam mı?"

Chan kafasını salladığında Felix devam etti. "Söylediklerine göre çok feminenim ve bu peri kokuma ve rengime yansıyor. Yine dediklerine göre erkek olduğum için bu kafa karıştırıcı ve garip. Yani garip biriyim. Ordayken bunu düzeltmek için içiyordum."

Chan duyduklarıyla şok oldu. Melek bilgileriyle bunu nasıl çözeceğini bilmiyordu. Yinede mantıksal bir yol bulmaya çalıştı.

"Felix, burda herkes vampir. Hiçbiri ne peri kokunu ne duyabiliyor, peri rengini görebiliyor. Kendi kişiliğini bastırmak için böyle şeyler içmemelisin. Peri diyarındayken bile içmemeliydin. Bu sensin. İlaçla veya başka şeylerle seni değiştiremeyiz."

Felix'in gözleri doldu. Usulca ilaç kutusunu aldı. Teşekkür edip mutfaktan ayrıldı. Chan ise çok üzülmüştü. Resmen ona ilaç içiriyorlardı. Melek sisteminden bile kötüydü.

^^

Jisung koltuğa oturmuş Minho'nun takım elbisesinin kumaşını seçmesini bekliyordu. Minho çok ince eliyor çok ince dokuyordu. Jisung kendi kıyafetinin kumaşını seçme işini de ona bırakmıştı.

Bir süre sonra Minho resmen birbirinin aynı 2 kumaşla döndü. "Hangisi?"

"Ne farkı var?"

"Eşim şaka mı yapıyorsun biri daha açık biri daha koyu. Aralarında 2 ton fark var."

"İkisi de çok güzel bebeğim. İstediğini seç hepsini beğendim ben."

Minho tekrar tezgaha döndü. Başka kumaşları gösterek çalışan vampire zorlu dakikalar yaşatıyordu. Sonunda elindeki iki kumaş parçasıyla Jisung'un yanına geldi. Üzerine tuttu.

"Mükemmel rengi buldum."

Jisung gülümseyerek kumaşı aldı. Rengi inceledi. Gözleri Minho'nun gözlerini bulduğunda teşekkür etti. Minho yanağını gösterdiğinde uzanıp yanağına bir öpücük kondurdu.

Jisung'un ölçülerinin alınması için başka vampirler gelmişti. Jisung aynanın önünde hareket etmeden dururken tam üzerine damatlık dikebilmek için her santimi ölçüyorlardı.

"Minho ben diyorum ki papyon yerine kravat takalım."

Jisung papyon fikrine baştan beri karşıydı. Minho bu fırsatı hava da yakaladı. "Siyah çiçeği kabul edersen papyondan vazgeçerim."

"Kabul."

Minho yerinden kalkıp eşini kocaman öptü. Sonra da çiçeklerin ve kravatların hazırlanması için emir verirken kendi yine renklerin arasına dalmıştı. Kravatın rengi önemli bir detaydı.

Jisung'un ölçü işi bittiğinde yorgunlukla koltuğa oturdu. Minho'nun ölçülerinin alınmasına gerek yoktu. Zaten saray kurallarına göre haftalık olarak ölçüleri alınıyor ve not ediliyordu.

Dikiş odasında işleri bittiğinde dışarı çıktılar. Jisung acıkmıştı artık. Başını eşinin omzuna yasladı. "Bir şeyler mi yesek?"

Minho memnuniyetle gülümsedi. Jisung sormasa 2 dakika sonra aynı soruyu o soracaktı. Beraber yemek yediler. Saat akşam 9 olmak üzereydi. Sarayın çatısına çıktılar. Yıldızları izlemenin tam vaktiydi. Onlar koltuklarına oturduğunda bir yıldız kaydı. El ele tutuşarak beraber dilek dilediler.

Sonsuza kadar mutlu olalım.

___________________________________________________

___________________________________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
 Gift / Minsung ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin