Jisung kucağındaki bebeğe doğru gülümsedi. Üzerine taşlı beyaz bir kıyafet vardı. Ne kadar prens sayılmasa bile o kralın oğluydu. Jisung'un üzerinde de Jeongin'inkine benzer şeyler vardı. Birlikte saraydan çıktılar.
Küçük Jeongin için kutlama yapılıyordu. Minho yüzündeki kocaman gülümsemesiyle elini eşinin beline koydu. Halkın arasına indiler. Herkes heyecanla bağırıyordu. Bir çok flaş patlıyordu. Çekirdek aileleriyle bütün kameralara poz verdiler.
Sıra sorulara geldiğinde Minho'nun elinde bir mikrafon vardı. İlk soru soruldu. "Prensimizin ismi nedir?"
"Öncelikle bebeğimiz prens değil. Krallığımızın bozulmaz kurallarına göre böyle olmak zorunda. Oğlumuza ise Jeongin adını verdik."
Halkın arasından alkışlar yükselirken Jeongin ağlamaya başlamıştı. Jisung telaşla kucağında onu sallarken Minho büyük kalabalığı susturmaya çalışıyordu.
Chan arkadan koşturarak Jeongin'in biberonunu verdiğine Jisung küçük bebeğe biberonu vermişti. Jeongin'in ağlaması yavaşça durdu. Sütünü içerken ondan mutlusu yoktu.
Birkaç sorudan sonra beraber saraya geri girdiler. Jeongin de iyice huzursuzlanmıştı. Jisung yüzünde güller açarken karşısına çıkan Hyunjin'e gülümseyip yanına çağırdı. Hyunjin Jisung ile yürürken Jeongin'i izliyordu. Gözlerini onun üzerinden ayıramıyordu.
"Hyunjin, yemek yiyelim beraber. Hazırlamalarını söyler misin?"
"Emredersiniz efendim."
Hyunjin Jeongin'in üzerinden gözlerini zar zor çekip mutfağa adımladı. Minho ise Jisung'a yetişmiş oğlunu kucağına almıştı. "Beraber yemek yiyelim eşim. Hazırlamalarını söyledim."
Minho kafasını sallayıp yönünü yemek odasına çevirdi. Beraber afiyetle yemeklerini yedikten sonra odalarına çekildiler. Kapının önünde heyecanından kapıyı çalamayan perilerden haberleri olmadan Jeongin ile oynuyorlardı.
Kapıyı sonunda tıklattıklarında Jisung yerinden kalkıp kapıyı açtı. Perileri gördüğünde gülümsemesi büyümüştü. Jeongin doğdundan beri yüzünden gülücükler eksik olmuyordu.
"Biraz konuşabilir miyiz? Çok önemli."
Jisung kafasını salladıktan sonra Minho'ya seslendi. Hemen döneceğini söyleyip kapıyı kapatmıştı.
"Evet, dinliyorum."
"Jisung nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama"
"Söyle gitsin."
Felix Jisung'un yüzüne dahi bakamıyordu. Kafası yerdeyken konuştu. "Ben yani biz çok özür dileriz. Bunun yasak olduğunu bilmiyorduk. Chan ile eşlendik."
"Ne?!"
Felix sessiz kaldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Ellerini önde birleştirmiş parmaklarıyla oynuyordu.
"Felix naptınız siz? Bu isyan demek. Sakın benden başka kimse bilmeyecek. Chan ile bir arada görülmeyeceksiniz. Bu ortaya çıktığı anda ikinizde ölürsünüz."
"Özür dilerim. Ben bunu bilmiyordum. Böyle şeyler olabileceğini."
"Her şey gizli kalacak Felix lütfen. Kimsenin incinmesini istemiyorum. Ben bir çözüm bulacağım o zamana kadar gizli kalacak."
Felix kafasını sallayıp ordan ayrılırken Seungmin Jisung'a kocaman sarıldı. Jisung karşılık vermişti. İkili uzunca sarıldılar.
"Özür dilerim Seung. Çareyi çok aradım ama bulamadım. Felix ve Chan saklanacaklar ama çok tehlikeli birini daha tehlikeye atamayız."
"Özür dileme Ji. Changbin ile konuştuk. Biz o uzaktan sevenlerden olacağız. Her şey çok imkansız seninde düzeltemeyeceğini biliyorum. Üzme kendini Jeongin'in en çok senin neşene ihtiyacı var."
"Biliyorum." Jisung gülümsemesini tekrar yüzüne takınmaya çalışırken Seungmin ile tekrar sarıldılar. "Benim için Felix'e göz kulak ol olur mu?"
"O iş bende."
Seungmin odasına doğru giderken Jisung'a el sallamıştı. Jisung eşinin ve bebeğinin yanına döndü. İçindeki sıkıntıdan kurtulmaya çalıştı.
Seungmin içeriye girdiğinde Chan buradaydı. Felix'e sarılmış onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Seungmin kapıyı kapatıp köşedeki sandalyeye oturdu. Onun varlığını daha farkedememişlerdi.
"Sakin ol perim. Üstesinden geleceğiz. Benim eşimsin sen, hiçbir zaman seni bırakmayacağım."
"Ama öğrenirlerse ikimiz de öleceğiz."
"Seni çok geç buldum erken kaybetmeyeceğim. Çok dikkatli olacağız."
"Seni seviyorum." Felix iyice Chan'a sokulurken Seungmin gülümsemesiyle ikisini izledi. Böyle olabilmeyi diledi. Changbin'i tüm kalbiyle seviyordu. Onsuz dakika hayal edemezken şimdi onunla bir dakika geçiremiyordu. Gözleri doldu. Sandalyesinde biraz kıpırdadı. Çıkan ses karşı Felix ve Chan Seungmin'e dönmüştü. Seungmin gülümseye çalıştı.
Chan artık gitmesi gerektiğini düşünüp odadan dikkatlice çıktı. Birilerinin olmasından korkuyorları. Koşar adım kendi odadına gidip kapıyı kapattı. Felix ise arkadaşının yanına gelmişti. Sessizce sadece sarıldı. En çok buna ihtiyacı olduğunu biliyordu. Seungmin gözlerini sildi. Sandalyeden kalktı.
"İyiyim ben"
Felix üzerine gitmek istemedi. Kafasını salladı ve yatağına oturdu. Az sonra yorganı kafasına kadar çekecek ve uyumaya çalışacaktı. Aynısını Seungmin de yaptı. Kafaları bu kadar doluyken birbirlerine tek kelime dahi edemiyorlardı. İkiside sessiz odalarında iç seslerini bastırmaya çalışırken uyuyakaldılar.
________________________________________________
Ay hep beraber ağlamamız yok mu
19. Bölüm bum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gift / Minsung ✅
FanfictionMinho'ya gelen hediyeler arasında yer alan Jisung ölmemek için istediği her şeyi yapacaktı. Her şeyi unutmasını istese bile... Mpreg Ana ship: Minsung Yan shipler: Chanlix-Hyunin Tamamlandı Bu fic tamamen hayal ürünüdür ve gerçeklerle bağlantısı y...