2.Bölüm

3.7K 215 30
                                    




❄️Oy vermeyi unutmazsanız sevinirim.Satır arası yorumlarda görüşmek üzere.

Medya Dilşah...Keyifli okumalar.




Altı sene boyunca her gün bir öncekinin tekrarı gibiydi.Yaşamak için bir hevesim yoktu.Katildim ben , nasıl olabilirdi ki?Bundan sonra hayatıma nasıl devam edebilirdim?

Bilmiyordum.

Ailem olmadan nasıl yaşanır bilmiyordum.Bildiğim her şey elimden alınmıştı.Ben ekin ekmeyi bilirdim, annemle börek açmayı, soba yakmayı, kardeşimin saçlarını örmeyi...Gülmeyi bilirdim birde.Kardeşim öyle neşeli , hayat dolu biriydi ki yanında somurtmanız mümkün değildi.Gülüşü bize de bulaşırdı.Akşamları demlediğimiz çay ile küçük odamızda sohbet eder , Dilşah'ın sözlerine güler eğlenirdik.Birde okumayı severdik biz.Okulda devletin verdiği kitaplardan ufak bir kütüphane vardı.Oradan kitap alır okur, her bir sayfasında kaybolurdum.Ben bitirdikten sonra ise kardeşim Dilşah okur sonrasında kitap üzerine konuşurduk.Küçük dünyamızı aydınlatır bizi bambaşka şehirlere hatta ülkelere götürürdü her biri.

Eski hayatımdan beni bırakmayan tek şey kitaplardı.Hala okurdum ve yine kaybolurdum.Ama düşüncelerim değişmişti.Önceden aşka inanan ben artık inanmıyordum.Benim gibi birinin aşk gibi temiz bir duyguyu hak etmediğini düşünüyordum.Sevebilir miydi biri beni?

Benim gibi birini...

Sevgi kelimesini kirletmek hatta lekelemek olmaz mıydı beni sevmek?

Ailemden sonra kendimi umutsuzluk girdabına kaptırmıştım.Hiçbir şeyi hak etmediğimi düşünüyordum.Tahliye olmama sayılı günler kalmıştı ancak ben sevinemiyordum bile.Dışarıda beni bekleyen tek bir kişi yoktu.Bu da yetmezmiş gibi ne yapacağım konusunda en ufak bir bilgim dahi yoktu.Mardin merkeze bile hayatımda sadece dört kere gitmiş olan ben şimdi İstanbul gibi bir yerde ayakta durmaya çalışacaktım.

Köyüme gidemezdim.Artık bir köyüm , evim yoktu...Orada her şey çok daha kötü olurdu.Beni asla kabul etmezlerdi.Oysa kötülüğü yapan ben değildim ki.

24 Eylül günü...Katil olduğum gün.Kız kardeşimi toprağa verdiğim gün.Nefesimin kesildiği gün...

O gün sabah uyandığımda yine her zamanki gibi sıradan bir güne uyandığımı düşünmüştüm.Nasıl bilebilirdim ki?

Annem odun ateşinde sacın üzerinde ekmek pişirmişti.Hafta sonu olduğu için okul yoktu fakat bu sabah gelecek olan ilaçları ve serumları yerleştirmeye hemşire Handan ablaya yardım etmek için sağlık ocağına gidecektim.Dilşah evde ders çalışacak annem ise bu hafta el işlerinin çok olmasından dolayı Macide ablaya taşımaya yardım etmek için merkeze gidecekti.Hızlıca uyanıp üzerimi değiştirip kahvaltılıkları tepsiye koymuştum.Annem'in sıcak ekmekleri getirmesiyle Dilşah'ı uyandırıp kahvaltıya başlamıştık.Macide ablanın dışarıdan anneme seslenmesiyle annem ayaklanıp yaptığı el işlerini alarak bizi öptü ve evden çıktı.Nereden bilebilirdi ki son öpüşü olduğunu?

Kardeşim ve ben kahvaltı sonrası mutfağı toplamıştık.Odaya giderek saçımı arkadan tek örgü yapıp evden çıktım.Kardeşim bahçede ki plastik masa sandalyede oturmuş ders çalışıyordu.Saçları benim aksime örgülü değildi.Dalgalı beline kadar uzanan saçları ve yüzündeki hafif çillerle güzeldi.Hem de çok...

Gülümserken gözlerinin içi gülerdi.

Yanına giderek saçlarından öpüp , öğlen evde olacağımı söyleyip çıkmıştım.Yolda yürürken etrafıma bakmaz hızlıca gideceğim yere gider gelirdim.Köyün kadınları çok güzel olduğumu söyler , annemi ara ara istemeye gelmek için sıkıştırırlardı.Fakat annem her söyleyene usulüne göre olumsuz cevabı verip , okuyacağımı söylemişti.Güzel miydim bilmiyorum?Değişken bir şeydi bence güzellik.Açık Kahve tonlarında belime kadar gelen dalgalı saçlarım vardı.Burnumun üzerinde hafif çillerim ve iri yeşil gözlerim...Aslında tüm bu fiziki özelliklerimiz annemle aynıydı.Tek fark gözlerimizdi.Dilşah'ın gözleri ela benimse yeşilin bir tonuydu.Babamın göz rengi ile aynıydı.

AlacaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin