selamlar, yorumlarınızı oldukça merak ediyorum bu nedenle yorum sayısını biraz yükseltebilir miyiz acaba? iyi okumalar ♡.
Seul'de güçlü bir fırtına her yeri devirirken, elimde kahvemle okulun öğrencilere açık terasında oturan tek kişiydim. Buradaki pufların üzerine yayılmış bir şekilde rüzgarın dur durak bilmeyen rotasını izliyordum. Sallanan ağaçlar, düşen yapraklar ve şemsiyeleri ters dönen insanları gördükçe bir kez daha elimdeki kahveye bakıp içinde bulunduğum durumdan kaçmaya çalıştığım gerçeği dank etti kafama. Çaresizlik duygusu montumu aşıp kalbime sarılırken, bu duyguya karşı alabileceğim hiçbir önlemin olmaması, ne yapmam gerektiğini bile bilmemem, sığınacak kimsemin bile olmadığı gerçeği de koca bir delik oluşturuyordu kalbimin ortasında. Aslında belki bu boşluk olmasaydı, çaresizlik duygularının sarılabileceği bir yan olmazdı kalbimde. Lisedeyken hatırlıyorum, üniversiteyi çok farklı hayal ediyordum. Lise gibi kabusun gerçeklik ile karıştığı bir yerden gelince, ne yaşarsam yaşayayım o andan daha iyidir diye düşünüyordum o zamanlar. Erkek arkadaşım ve güzel bir arkadaş çevrem olacağı hayaline o kadar kaptırmıştım ki kendimi, beklentilerin gerçekleşmemesinin bu kadar kırgınlık verdiğini hiç tahmin etmiyordum.
Gerçekleşmeyenler bir nebze de, ya beklediğimiz gibi çıkmazsa hiçbiri?
Bu yaşadıklarımı yaşıyorsam gerçekten çok kötü bir insan olmalıydım. Bucaksız şu dünyada herhangi bir suç işlemeden kendi hapishanemde tıkılmamın başka nasıl bir açıklaması olabilirdi ki? Kötü biriydim işte. İnsanları kırıp, üzen, sırf kendini korumak için onları önemsemeyen berbat insanın tekiydim. Kendimden nefret ediyordum, aslına bakılırsa kendimi en son ne zaman sevdiğimi bile hatırlamıyordum. Her şey bir derecede katlanılabilir geliyordu ama geceleri yatağımda döndüğüm zamanlar en zoru oluyordu. Koca bir evde yalnızdım, yalnızca ben ve düşüncelerimle beraberdik ve düşüncelerim düşmandı bana. İlk defa bir şey bana benden daha çok düşmandı. Pişmanlıklar, huzursuzluklar, korkular ve niceleri gece olduğunda dayanıyordu kapıma. Ama her uykusuz geçen gecenin sabahında da alacakaranlık oluyordu. Bazen de fazla mı abartıyorum diye düşünmeme engel olamıyordum, herkesin aklına böyle düşünceler gelir Chae Young diyerek susturmaya çalışıyordum zihnimi ama olmuyordu. Hiçbir şey olmuyordu.
Sadece sabah oluyordu.
Dolan gözlerimdeki gözyaşlarının akmasına izin vermedim ve gözlerimi sertçe kapatıp açtım, termosumdaki kahveyi hala sıcakken tükettiğimde dün yaşanan olayın da zihnimden uçup gitmemesi beni deli ediyordu. Kimin yaptığını biliyordum ama gidip bunun için ona hesap soracak da değildim. Yapmışsa yapmıştı, beni sevmediğini zaten biliyordum. Ama bunu yapacak kadar alçalması sinirimi altüst etmeye yetmişti. Sadece, eline ne geçtiğini de merak ediyordum. Ben öyle bir şey yapmazdım.
Cha Eunwoo, umarım ölürdü.
Saate baktım ve aklıma bir saat sonra başlayacak olan dersim geldi. Şu an bir iptal mail'i için neleri vermezdim ama... Çantamı topladım ve telefonum-kulaklığım arasındaki iletişimi kurup kendime hazırladığım playlist'i karışık oynatma tuşuna bastım. Ardından da kalktım. Önüme düşen kahverengi perçemlerimi düzgün bir hale soktuğumda terastan çıktım ve yorgun adımlarımı atmaya başladım. Aklımda Jungkook'u görmek ve son durumun haberini almak için mühendislik fakültesine gitmek vardı ama bunu yapmak içimden geliyor muydu gerçekten emin değildim. Kendimi yeterince içinde değilmişim gibi rahatsız hissettiğim bir duruma sokmak istemiyordum. Bu zihinsel kargaşanın sonunda ister istemez başka gidecek yerim olmadığından dolayı mühendislik fakültesinin olduğu yere doğru yürüdüm. Ama öncesinde kendime serotonin deposu olan koca bir parça çikolata alacaktım, bu yüzden yolum okuldaki en güzel çikolataları barındıran otomata giderken İngiliz Dili ve Edebiyatı fakültesinin oradan geçmek zorundaydı. Oraya genelde nedenini anlamadığım şekilde yurtdışından ithal edilen çikolatalar geliyordu. Her ne kadar fakültenin önünden geçerken şeytan taşlar gibi fakülteyi taşlama isteğime engel olamadığımdan dolayı bunun doğru olup olmadığına karar verememiştim. Omuz silktim ve çikolatama doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paramore
FanfictionBir dokunuşunla altüst etmiştin kalbimi. [Jeon Jungkook x Rosé] ©2021 6 Aralık🌪