1.9

1.6K 177 110
                                    


someone must have send to you,
here to save my life.

🖤

Uyanır uyanmaz, gözlerimi dahi açmadan burnuma doluşan bu sıcak koku sayesinde bir anda dün geceyi hatırlar gibi olmuştum. Bir anda heyecan ve mutluluk ile hızlanan kalbim kendini bedenimde belli ederken, uzun zaman sonra çektiğim en güzel uykudan beni uyandıran şey olmuştu. Birbirine yapışan kirpiklerimi zorla araladığımda, elbette nerede olduğumu anlamam zor olmamıştı. Durumu açıklamak gerekirse, tam olarak yanımda uyuyan bedenin kucağındaydım. Aslına bakılırsa Jungkook yatakta yatar pozisyonda değildi, sırtı hafif yatak başlığına dayalıydı ve ben ise kucağında yerimi almış, başımı göğsüne yaslamış ve burnumu boynundan bir saniye olsun çekmemek için yemin etmiş gibiydim. Belimdeki sımsıkı saran ellerini üzerimizde örtülü siyah yorgana rağmen görebiliyordum. O sırada gülümsememe engel olamayarak başımı Jungkook'a doğru çevirdim. Hala uyuyordu. Dikkatım pembe dudaklarına ve küçük burnuna kaydığında dudaklarıma çoktan hakim olan gülüş büyümüştü. Onu uyandırmamaya dikkat ederek, kendimde cesareti toplayıp az önce baktığım dudaklarına narin bir öpücük bıraktıktan sonra, çekilmiştim.

İşte kesinlikle bu adam beni bir gecede aşık bir aptala dönüştürmeyi başarmıştı. Dün ile bugünü karşılaştırmaktansa, dün sabah ile dün akşamı karşılaştırmak bile daha mantıklıydı çünkü duygudurum anketim bu kadar kısa sürede değişmişti. Bana beni sevdiğini -hatta bana tutulduğunu- söylemesi ve bir anda kucağına çıkıp onu öpmeye başlamam gibi basit anılarımız aklıma geldiğinde ise her saniye daha heyecanlanıyor ve daha mutlu hissediyordum kendimi. Aşk denilen şey bu muydu gerçekten? Ve ben bu duyguyu neden hayatımda ilk kez anlayabilip, çözümleyebiliyordum ki?

Ona döndüm ve kaşlarımı çatıp içten içe, "Acaba boynu tutulur mu?" diye düşündüm ancak bunun için bir şey yapmaya kalksaydım, büyük ihtimalle uyanacaktı bu yüzden o an için hareketsiz kalıp kucağının arasından kurtulmaya çalışacaktım ki, altımdaki beden bir anda canlandı ve beni saran eller daha da güçlendi. Bu anlık değişim ile uyandığını anladığımda ona doğru baktım. Gülüyordum. "Nereye gidiyorsun, kaçak?" diyen uykulu sesini duyduğumda ise kaşlarımı sahte bir şekilde çatmıştım. Ama beni göremiyordu çünkü dediği şeyden sonra hala gözlerini açamamıştı. Büyük ihtimalle uzun süreden sonra ilk defa böyle uyumuştu. "Yalnızca yükünü azaltmaya çalışmıştım." diye mırıldandığımda, gözlerini açtı ve belimdeki ellerini oldukları yerden çekip gözlerini ovuşturdu. Ardından da geri koyup beni kendine biraz daha çekmişti. Kısaca pozisyonumuzu daha sıkılaştırdığını söylemek yanlış olmazdı. "Günaydın." Kocaman gülümseyerek, sonunda bunu söylediğimde gülümsemişti. "Günümü aydınlatmakta kimin bir numara olduğunu öğrendim..." Dağılmış ve yana savrulmuş saç tutamlarımdan birini kavrayıp döndürdüğünde dudaklarıma uyandığımdan beri hakim olan gülüş ikiye, hatta dörde katlanmıştı.

"Bugün dersin var mı?" diyip saçlarını düzeltmek ile oynamak arasında bir şeyler yapmaya başladığımda başını salladı. "Üç tane sanırım, saat kaç güzelim?" Omzumu silktiğimde, "Bana güzelim demeyi bırakmalısın." diyordum. O ise yanda duran komidindeki telefonuna uzanırken, "Neden? Güzelim değil misin?" demişti.

"Yaani, belki...?"

Saate bakıp telefonunu geri koyduğunda, "Beni cidden sınıyorsun." diye mırıldanmıştı. Ondan sonra da her şey çok hızlı gelişmişti. Beni bir anda belimden kavrayıp kendine daha çok çektiğinde üzerimdeki kapüşonluyu belime kadar sıyırıp çıplak tenime temas ettiğinde kollarımı refleks olarak boynuna dolamamla daha da yakınlaşmıştık. Bunu ikinci kez yapıyor olması dikkatimi çekmişti. Önce iki yanağımdan başlayıp, burnuma, dudağıma, alnıma, boynuma, yani kısaca tenimin göründüğü her noktaya minik buselerini bıraktığında gıdıklanmış gibiydim ki sesli gülmüştüm. Çünkü bunu saliseler içinde bölge değiştirerek yapıyordu ve midemdeki kelebekler buna cidden dayanamıyordu. Öpücükleri durduğunda ona sahte bir sinirle baktım. "Bu adil değildi." dediğimde kaşlarını kaldırıp umursamazca omzunu silkti. "Bu anları düşleyen tek kişi ben olamazdım?"

paramoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin