0.5

1.6K 166 97
                                    



"Gerçekten abartıyorsun. Ne olmuş yani ismini kullandıysak? Hem arkadaş değil miyiz biz?"

"Evet, katılıyorum. Saçmalıyorsun şu an."

İki genç kız, önümde rahatça oturup ağızlarını yayarak konuşurken artık karşımda iki yabancı görüyormuş gibi hissediyordum. Dün ortak grubumuzdaki mesajların hiçbirine cevap vermemiştim. Suçlu psikolojilerini kullanmış olup bir sorun olduğunu anlamış olacaklardı ki, ertesi sabah hemen bölümümün kapısında bitmiş, ben ilk dersimden çıkar çıkmaz iyi olup olmadığımı sormuşlardı. Sanırım artık seslerindeki tedirginliğin nedenini çözebiliyordum. O durumda her ne kadar sakin olmaya çalışsam bile, lüzumsuz sorularına karşı kendimi tutamayıp bir anda patlayıvermiştim. Onlara bildiğim her şeyi sinirli bir tonda anlatıp hayal kırıklığımı aktarırken; inkar edip, bana bunları nereden öğrendiğimi sorup durmuşlardı. Onlara Jungkook cevabını verdiğimde, ikisinin de bir an olsun yüzlerinin kızarmıyor oluşunu gördüğüm anda kendimi ve arkadaş seçimlerimi sorgulamam gerektiğini hayat yüzüme vurmuştu. "Siz gerçekten şaka mısınız? Arkadaşlık anlayışınız, bir yerleriniz sıkıştığında hiç suçu olmayan birini mi ortaya atmak?" Sinirli olduğumu belli eden tonda konuşurken Tzuyu bağırmıştı. "Hadi ama! Hala abartıyorsun. Hem beni suçlayamazsın çünkü asıl adını verme fikrini çıkaran kişi Yeeun'du!"

Yeeun, Tzuyu'ye karanlık bir şekilde bakıp sinirle ofladı. Ben ise Yeeun'un da bu işin merkezinde olduğunu öğrendiğim için dumura uğramıştım. "Arkadaşımız olduğun için kafana takmazsın sanmıştım Chae Young. Jungkook'un peşine takılacağını bile düşünmemiştim." Bir süre durdu ve ardından kendi düşündüğü şeye gülüp konuştu. "Bu kadar uğraşacağını bilseydim kendi adımı verirdim, hani, anlarsın ya?"

Kaşlarımı çatarak duraksadım. "Berbat birisin. Jungkook'un senin gibi biriyle birlikte olması imkansız, onu çok iyi tanımıyorum ama inan ki, onunla ben bile daha imkanlıyız şu an!"

Kahkaha attı. "Saçma sapan konuşma. Aşk düşmanı değil misin sen? Bir buçuk yıllık kırık bir ilişkiden çıkıp, aşka küsen bir ezik olarak Jungkook gibi mükemmel biriyle nasıl benden daha imkanlısın anlayamadım?"

Bir adım geriye gidip hala beni ciddiye almayan önümdeki iki yabancıya attığım soğuk ve umutsuz bakışların onlar açısından her şeyi açıkladığını düşünürken, dudaklarımı birbirine bastırıp başımı iki yana doğru salladım. "Size kalan hayatınızda başarılar diliyorum, çünkü öve öve bitiremediğiniz arkadaşlığınıza iki kişi devam etmek zorunda kalacaksınız." diyip ellerimi montumun cebine soktum ve arkama dönüp fizik bölümüne doğru yürümeye başladım. İçimde bir boşluk oluşmuştu. Şimdi ne yapacaktım ki? Onlar benim tek arkadaşlarımdı ve çoktan ikisini de kaybetmiştim. Belki de gidip özür dilemeliydim. Yalnız kalamazdım. Bu ucubelikti.

Ama hayır, beni bu kadar değersizleştiren insanlara ikinci bir şans veremezdim.

Haketmiyorlardı.

Bir anda hayatım ne kadar da kötü olmuştu böyle? Hem de hepsi o Jeon Jungkook denilen çocuk yüzündendi. Bana bulaşmasaydı ve ben de onun peşinden gitmeseydim, belki her şey daha güzel olacaktı. Eski sevgilimi rahatsız etmeyecek, arkadaşlarımı kaybetmeyecektim. Ve bunun üzerine tek kaybettiğim şey bunlar da değildi. Öncesine göre -zaten kıt kanaat yeten- mutluluğumu da kaybetmiştim ama neden olduğunu anlamadığım şekilde kendimi kuş kadar hafif hissediyordum. Belki de mutluluk ağırlık yapıyordu. Ya da mutluluğu elimde tutma çabası. Her neyse, her şey koca bir saçmalıktan ibaretti.

Hepimiz ölmeyi hakediyorduk.

Dersime az kaldığını farkettiğimde adımlarımı hızlandırdım ve birkaç dakika içerisinde Fen-edebiyat fakültesine girdim. Kimya bölümünden sonra karşıma çıkan Fizik bölümüne girdim ve 103 numaralı amfiye gidip bulduğum ilk yere oturdum. Yanıma da çantamı koymuştum. İşte, hayat buydu. Ne kadar berbat bir gün geçiriyor olsan da, yapmakta yükümlü olduğun bazı şeyler vardı. Hepsi bir saçmalıktan ve vakit kaybından ibaret olsa bile, şartların gerekliliğini sürdürebilmek için hepsi gerekliydi. Bacaklarımı kendime çekip dizlerimin altından sıraya yasladım ve kafamı arkaya yaslayıp gözlerimi yumdum. Bu pozisyon ve bu hareket, beni kesinlikle rahatlatıyordu.

paramoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin