1.1

1.5K 183 134
                                    




🎸
I'll never know what you see in me

Bir hafta sonra,
Lisa'nın doğum gününde

"Bunun olacağını gerçekten bilmiyordum. Şayet bilseydim, gelmeden önce on değil, yirmi defa düşünürdüm Lisa-shi." Hayal kırıklığına uğramış sesimin akabininde gözlerim aynı duyguyla etraftaki insan kalabalığını süzerken, Lisa'nın sesini duymuştum. "Ne oldu ki? Heeey?" Bir anda yükseldim. "Tanrı aşkına daha ne olabilir? Bana büyük bir parti olmayacağını söylemiştin ama şu an iğne atsan yere düşmez dediğimiz o andayız!" dediğim şeyi duyar duymaz bana tatlı koca gözlerinin en masumane halini doğrulttu ve bir süre öyle baktı. Ardından, "Sana sunabileceğim iki sebep var sanırım. İlki, çok insan çok hediye. İkincisi de, Jeon Jungkook." demişti tatlı sesiyle. Çatılan kaşlarıma engel olamayarak Jungkook'un yokluğunu farkettiğimden dolayı konuşmadan önce etrafıma bir kez daha bakıp şu kalabalıkta aradığım kişiyi görememenin umutsuzluğuyla geri dönmüştüm konuşmaya.

"Jungkook ne alaka?"

"Açıkçası ben de bilmiyorum. İlk başta her şey sana dediğim gibi olacaktı ama Jungkook ön bir parti için ısrar etti. İnan bana kendisi de hiç ama hiç haz etmez. Ben de pek anlam veremedim. Tüm okul burada şu an." Alnımın ortası daha da kırışmıştı çünkü daha da şaşırmıştım. Böyle bir şey istemesinin mantıklı bir tarafı var mıydı ki? sorusu aklımda dönerken, çok abarttığımı da düşünüyordum. Sonuçta doğum günleri genelde kutlanan şeylerdi. Genelde kavramının tam ortasında yaşadığımızı da düşünürsek, her şey çok normaldi. Elimi saçlarıma bir anda atıp karışmışlık var mı diye kontrolümün ardından Lisa'yı duymuştum. "Ayrıca bugün en güzel ben olmalıydım Chae Young. İnsanlar gelip bana senin kim olduğunu soruyor gerçekten!"

Şaşkınca ona döndüm. "Bu gerçekten yaşanmadı değil mi?" Kaşlarını kaldırıp başını iki tarafa salladığında yüzümü de buruşturmuştum. "Hayır, yaşandı maalesef. Şu çocuğa bir bak derim, saat on bir yönünde olana." Önce saati düşünüp on bir yönünü aklıma kazırken başımı o tarafa döndürmem birkaç saniyemi almıştı. Ben gözlerimi kısmış etrafı süzerken Lisa, "Siyah saçlı, blazer ceket giymiş. Ve seni sordu!" diye coşkulu tonda konuştuğunda verdiği detaylar ışığında aradığımı bulmuştum ama açıkçası pek dikkatimi çekmemişti. "Peh." diye mırıldanıp Lisa'ya geri döndüm. Bu çocuğun albenisi hiç yoktu, etrafında dolaşan kızların ilgisini çeken tek şeyin Louis Vuitton takımı olduğuna yemin edebilirdim.

"İçecek bir şey ister misin? Ben bir bira alacağım. Sana da getireyim mi?" Sorusuna olumlu cevap verdiğimde Lisa oturduğumuz yerden kalkmış ve bar bölümüne doğru gidip iki tane plastik bardak almıştı. O an onu izlemeyi bıraktım ve gözlerimi kalabalıkta gezdirip Jungkook'a baktım. Gelmemiş miydi yoksa ben mi onu göremiyordum? Gelmiş olsa en azından yanımıza uğrardı, öyle değil mi? Dudaklarımı kıvırarak çantamdaki telefonumu elime aldığımda sağ bacağımı solunun üstüne atıp üzerimdeki kahverengi kadife eteğe dikkat ederek daha rahat bir konuma ulaşmıştım kendimce. Telefonumu açıp annemin mesajına cevap verdikten sonra bir süre sosyal medyada takıldım ve sıkılınca kapattım. O esnada da hiç beklemediğim bir şekilde az önce albenisine laf ettiğim çocuk yanıma konumlanmıştı. Çatık kaşlarımla ona baktım ve konuştum. "Buraya oturtamazsınız. Arkadaşım gelecek."

"Gelince kalkarım o zaman, hayat basit denklemler üzerine kurulu."

Ah, deja vu?

Bunu biliyordum. Bana Eunwoo'yu hatırlatıyordu. O da daha ilişkimiz başlamadan öncesinde -yani ilk tanıştığımız evrede- böyle saçma sapan felsefi cümleler kullanıp beni etkilemeye çalışırdı. O zamanlar şimdiki düşüncelerime sahip olsaydım ona odaklanmadan hayatımı istediğim gibi sürdürebilirdim. Lakin, dört yıllık koskoca lise hayatında basit bakışmalar sonucu birilerinden hoşlanmak dışında aşka dair hiçbir adımım olmadığından dolayı, üniversiteye geçince bunlar müthiş şeyler gibi gelmişti haliyle. Çocuk ona cevap vermediğimi farkettiğinde bana döndü. Elini uzatmıştı. "Ben Eun Cheol. Biyoloji bölümünden." Ona karşı olan donuk bakışlarım bir an olsun değişmediğinde aramızda oluşan sessizlik yüzünden canım sıkılmıştı.

paramoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin