•"Hangi sorudan başlamamızı istersin?"
Kedi gibi ona sırnaşarak mırıldandım. "Hmm, aslında sana şöyle bir güzellik yapayım, gözüne hangisi güzel geliyorsa ondan başlayabilirsin?"
Bu sabah Jungkook ile okulun içindeki hoş bir kafede buluşmuştuk ve artık son tarihi yaklaşan fizik projesinin son rötuşlarını tamamlayacaktık. Dediğim şeyin hemen ardından zaten arkasında olduğum adama doğru eğilip, kollarımı arkadan boynuna doğru sardığımda bir taraftan da bilgisayarındaki sorulara bakıyordum. Boynuna sardığım ellerime kondurduğu öpücük ile beni kolumdan tutup silkeledi. "Dikkatli dinle de bu yıl geç, kaç yıldır nasıl bu dersi aldığını anlayamadım zaten." dediklerine göz devirdiğimde oflayarak yanındaki sandalyeyi çekip oturmuş ve tıpkı istediğini alamamış bir çocuk gibi huysuz bakışlarımı ekrana doğrultmuştum.
Bana neredeyse ilk sayfadaki her bir soruyu detaylıca anlatmıştı, anlayıp anlamadığım meçhuldü ancak şu yarım saatte tek bir şey anlamıştım ve bu da maalesef ki sorular değildi. "Anladığım şey, senin soru anlatırken ne kadar çekici olduğun." Bıkkın bir ses tonuyla mırıldandığımda gülümsemişti ama işi ciddiye almamamın onu kızdırdığını da anlıyordum. Ama henüz bunu bana belli etmiyordu. Önüme boş bir kağıt ve kalem koydu. "Cevapları kapatıp çözüyorsun, ilk sekiz soru için sana yarım saat veriyorum. Hadi başla." Bir anda içinde bulunduğum duruma karşı kaşlarımı çattığımda kalemi alırken oflamıştım. "Bana bunu yapamazsın, bu çok acımazsızca." dediklerimi duyduğunda omuz silkti ve bilgisayarından kod yazdığı programı açıp ne yazdığını anlamadığım şeyler yazmaya başladı.
Oflayarak elimdeki kalemi daha sıkıca kavradım ve önüme gelen her soruda fazlasıyla oyalandım, ne kadar geçmişti ama henüz süremin dolmadığını hissediyordum. Yandan geldiğini duyduğum seslerle huzursuzca mırıldandım. "Hey, biraz daha sessiz bassana şu klavyeye, senin yüzünden yapabileceğim soru varsa da yapamıyorum." Bana dönüp anlamsız bakışlarını bana sunduğunda bir kez daha ofladım ve önüme döndüm. Artık daha sessizdi ama ben çoktan sorunun onun çıkarttığı ses olamadığını anlamıştım.
Sekiz sorunun altı tanesini hatırladıklarım ile doldurduğumda, telefonundan saate bakıp, "Süren doldu." demişti. Ona kağıdı uzattığımda kağıdı süzen bakışlarını izliyordum, kaşları havada bir şekilde baştan sona her soruyu kalem kullanmadan kontrol ettiğinde, bana döndü. "Beklediğimden daha iyisin. Diğer iki soruyu anlatmamı da ister misin?" İstemeye istemeye onu onayladığımda, bana kalan iki soruyu da detaylıca anlatmış ve yeniden çözdürmüştü. Artık kafamda konuya dair birkaç fikir vardı ancak aklım fizik dışındaki her yerdeydi. O an konu dışı aklıma gelen şey ile ona doğru sandalyemi çevirdim.
"Sana bir şey söylemem gerekiyor."
Bana döndü, kaşlarını çatmıştı.
"Yeeun var ya, sana aşık olan, eskiden arkadaşım olan ama bana kazık atan-" Anladığını belli eden bir şekilde kafasını salladığında durdum ve yanımda duran telefonumdan mesajları açtım. Telefonu aldığında mesajları okuyordu ama kulağının bende olduğunu da biliyordum. "Rahatsız olmaya başladım. Engellersem yeni hesap açacağını biliyorum, onu azıcık tanıyorsam bir şekilde bir yolunu bulur." Mesajları okumayı bırakıp düşünceli bir şekilde telefonumu bana geri uzattığında konuştu. "Bir şey var, birisini engellemek istediğinde genel olarak numarayı engelleyebiliyorsun. Bu sayede kaç hesap açarsa açsın yeni hat almadan sana yazamıyor. İstersen deneyelim, yeni hat almaya girişeceğini sanmıyorum. Meşakkatli bir iş." Dudaklarımı büzerek onu dinlerken dediği şeyin kafama yatması ile başımı salladım. "Tamam." derken bir taraftan da ona telefonumu geri veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paramore
FanfictionBir dokunuşunla altüst etmiştin kalbimi. [Jeon Jungkook x Rosé] ©2021 6 Aralık🌪