Ben Jeon Jungkook'dan hoşlanıyordum.Erkeklere karşı örmeye çalıştığım sıkı duvarların tuğlalarının teker teker yere inmesiyle, Jungkook hayatıma girdiğinden beri aşk bakımından ideolojimde büyük değişimlerin yaşandığını hissediyordum. Sarsılan bir şeyler vardı ve ben, bundan o kadar rahatsızlık duymamıştım ki, düzeltmeyi geç, dönüp bakmam gerektiğini bile anlayamamıştım. Aklımda dönen ve elimden gelen tek şey yalnızca aptal arkadaşlığımızdan umut bellemekti. Cidden aptalın tekiydim. Hayatımda aldığım o koca yaradan sonra bir daha asla aşık olamayacağımı neredeyse bir ay önce düşünürken, şimdi bu düşündüklerimi unutacak kadar aşık olmuştum ve bunun kesinlikle tek bir sorumlusu vardı.
O sorumlunun da basit bir şekilde Jeon Jungkook olduğunu söyleyebilirdim.
Beni sevemezdi. Beni sevecek olsa, çok güzel severdi ama o beni sevmeyi tercih etmezdi.
İşte tüm bunlar, geçen gün yaşadığımız şeyin akabininde bu olaydan çıkardığım sonuçlardı. Ne harikaydı ama, öyle değil mi? Karşılığı olmayan bir kısırdöngüye girmiştim ve işin kötü tarafı şuydu ki, ah, pardon bu işin her köşesi deli gibi kötüydü. Düşüncelerimi es geçmeye çalışmak benim için cidden zordu çünkü birkaç gündür okula gitmiyordum. Aslına bakılırsa öyle düşünmeye başladığım zaman diliminden beri, tuvalete bile gitmiyordum. Onu görebilme ihtimalim çok yüksekti ve henüz ona karşı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Arada sırada Lisa'dan gelen"Yeni kaçak sen misin?" temalı mesajlarına cevap vermiyor, dikkati biraz olsun üzerimden atmaya çalışıyordum ki, bugün Jungkook'tan gelen mesaja kadar.
O gece ona sorduğum tüm sırasıyla bana soruları sormuştu, nerede olduğum ve iyi olup olmadığım gibisinden mesajlar atmıştı, ona verebileceğim çok bir cevabın olmaması gerçeği de beni içten altüst eden bir şeydi. Yüzeysel olarak daha fazla irdelememesi adına yazdığım 'İyiyim.' mesajını attıktan hemen sonra ani bir duygu patlaması ile saatlerce ağlamıştım. Emindim ki artık onunla ilgili her bir şey bana acı verecekti. Şimdi ise her şeyin başladığı yer olan fizik dersindeydim. Devamsızlığımın yavaşça sınıra yaklaşmasından dolayı popomu kaldırıp okula gelebilmiştim ve tabi ki o da buradaydı ama yanıma gelmemişti, ben de onun yanına gitmemiştim. İkimizin de arasında garip bir network vardı ve her ne kadar birbirimizin farkında olsak bile, o cesareti bulamıyorduk. Ama sebeplerimiz farklıydı. Ben artık bir şeyleri anladığım için böyle davranıyordum, o ise büyük ihtimalle son yaşadığımız geceden dolayı böyleydi. Ah, erkeklere dair her şey bu kadar zor olmak zorunda mıydı ki?
Ama şimdilik her şeyden önemli bir sorunum vardı. O da onlara nasıl bir cevap vereceğimdi. Lisa'nın hemen Jungkook'tan sonra kaybolmama bir anlam verdiğini düşünüyordum, büyük ihtimalle o gece bir şeyler olduğunu anlamıştı. Ama Jungkook'a ne diyebilirdim ki? Biz yakındık, işte tam da bu yüzden ona bir şeyleri söylemeyi geçelim, ona nasıl bakmam gerektiği hakkında bile sıfır bilgiye sahiptim. Bir bakışımla her şeyi anlayabilecekmiş gibi hissediyordum ve bu durum benim kafamı cidden karıştırıyordu. Sadece biraz rahatlayıp her şeyi akışa bırakamaz mıydım?
Ders bitmişti, her zamanki gibi yine bomboş geçen bir dersi de kırgın bir şekilde atlattığımda, artık eve gitmeye ve düzenli olarak yaptığım gibi üzülüp üzüldüğüm için ağlama seansıma devam edebilirdim. Amfiden çıkarken tek başımaydım, yürümeye başlarken bir anda içgüdüm kıpırdadı ve istemsizce geriye dönüp baktığımda, onu gördüm. Bir anda göz göze gelmiştik.
Ve Jungkook, bana hiçbir şey söylemeden yanımdan geçmişti ancak bakışları çok şey anlatıyordu.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paramore
FanfictionBir dokunuşunla altüst etmiştin kalbimi. [Jeon Jungkook x Rosé] ©2021 6 Aralık🌪