ölsem-12

4.3K 155 15
                                    

"Satın alınamayan şeyleri severim ben;
Deniz gibi ,gök yüzü gibi,
Ay ve güneş gibi...
Ve sevgi gibi . Dev bir devrim gibi"
Sabahattin Ali
.

Uygar:
Yanlış kararlar veriyorsun.
Yanlış insanlar da arıyorsun mutluluğunu.
Sana gülüyorum.
Sonunda geleceğin yer benim yanım iken ne bu özgüven?

İlke:
Sen çok mu zekisin öyle.
Kendini doğru yer mi sanıyorsun?
Bir kere siz ikiniz komple yanlışsınız.
Umarım sen de bir gün doğruyu görürsün.

Uygar, :
Sen kimsin?
Yoksa ilke nin yeni sex oyuncağı mı?

İlke:
Şerefsizlik yapma.
İnsanların arkadaşları olur.
Malesef İlke ''nin hayatında senin gibi piçler var.


Uygar:
Çok komiksin.
Eninde sonunda o çocuk o evde yalnız kalacak.
Yanında her zaman olamazsın bayım .
Ve bir gün bana dönecek.
Sen öylece baka kalacaksın.

İlke:
Bu mesajları silicem.
Siktir git şimdi.

.
  Göz kapaklarımda huzurun ağırlığı vardı. Önce bir ışık halinde yaktı gözlerimi. Sonra da içime sıçradı gözlerimin alevi.

"Kerem?"

Bir kaç kez öksürdüm. Genzimde sürekli uyuyor olmamın tutukluluğu kalmıştı.
"Efendim ."

  Vicdan azabını yeni hissediyordum. Kötü bir durumdaydım ve onu kullanmış gibi hissetmeyi bırak onu kullanıyordum.

"Gitmek istersen gidebilirsin ."

"İyiyim ben . Hem artık kendime zarar vermek istemiyorum. Çünki sen varsın. "

"Ben buradayım. Kendini kötü hissetme . senin yanında iyi hissettiğim için duruyorum ."

  Konuşmadım. İçimdeki minnettarlık duygusunu birkaç gereksiz harften oluşmuş küçük anlamsız kelimelerle dile getiremezdim. İçten gülümsedim. Hissettiklerimi ona anlatabilmeyi umdum. Gözlerim rengini kaybetmemiş dudaklarıma kaydı. Gülümsemem yeniden soldu. Kalbimin derinliklerinde sevilmenin mutluluğunu yaşayan küçük çocuk gözlerime perde çekti.

  Bir süre telefonuna bakan ve beni yaşama isteğinin derin sularına bırakan çocuğun dudaklarının her bir bildirime verdiği eşsiz kıvrılışını izledim. Beni farkedene kadar yanlış yaptığımın, tekrar birinden sevgi beklediğimin farkında değildim.

Yalnızca sussuz kalmış ciğerlerime onun dudaklarından çıkan bir avuç nefesin ıslaklığı ile beslemek istedi gözlerim.

"Yüzümde bir şey mi var?"

"Dakikalardır beni izliyorsun da..."

  Pişmanlık , bir şeyi yapmaktan asla pişman olunmamalıydı, pişman olmazdın daha doğrusu. Aslında hep buna inanmıştım. Pişman olacağın şeyler yapmazsın çünkü mantıken senin kendi hür iradenle yaptığın bir olay senin karakterini yansıtırdı. Ve insan kendi karakterini sorgulayacak kadar zeki varlıklar değildi. Pişmanlık yoktu. Korku vardı. Vazgeçilen olma, dışlanan olma korkusu.

"Kerem?"
Sustum. Kafamda binlerce harf önce uygun kelimlere dönüştü ve ardından da kelimler yan yana sıralanıp cümlelere dönüştü. Peki hangi cümle en başta olmalıydı?

"Sen kimsin ? "

   Yanlış seçimdi işte. Kerem yüzünü tekrar bana çevirip aptal aptal baktı. Sen kimsin ? Seni tanımak,  seninle beraber olmak istiyorum.

"Kötü mânâda değil. Seni tanımak istiyorum. Farkettim ki biz hiç tanışmadık."

Bir anda derin bir nefes aldı.

"Ben seni tanıyorum. Yetmez mi?"

Bir şey demedim. O telefona bakarken. Ben yine haylaz bir çocuk gibi açlıkla onun dudaklarını izledim.

*öncelikle ciğerlerin suya ihtiyaç duymayacağını biliyorum. Bunun biR anlamı var aslında. Uygar daki alışkanlıklarını arıyor bedeni. İnsan ciğeri suyla buluştuğunda acıtır, rahatlatır ve öldürür. Burada eski bir alışkanlığı arıyor ama farkında değil.
tuana3bts7 Bu detayı beğendin mi aşk?

onsra (gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin