'Başkalarının yaşamına duyulan özlem. Dışarıdan bakınca, başkalarının yaşamı bir bütün oluşturur. Oysa kendi yaşamımız, içten bakıldığında dağılmış gibi durur.
Yine bir bütünlük yanılsamasının ardından koşuyoruz'- Albert Camus
."İlke ?"
Telaşla kollarına yığılan bedeni sarsıyordu. Kafası yerinde değildi. Birden bildiği her şeyi unutmuştu. Ne yapmalıydı? Ambulansı aramalıydı. Hayır neden arasındı ki? Kendi arabası ile daha hızlı olurdu.
"İlke, uyan lütfen."
Elleri titriyor ve istemsiz gözleri doluyordu. Zaten küçük olan bedeni kucağına rahatça alıp ayağa kalktı. Masanın üzerine fırlatılmış anahtarı alırken hâlâ belki bir umut uyanır diye ilke 'ye sesleniyordu. Yine kriz mi geçirmişti? Ama neden?
"Bak gidiyoruz hastaneye. Uyan lütfen."
Erkek adam ağlamaz diye büyütülmüştü ve ilk defa ailesinin gözünde erkek adam olmaktan vaz geçmişti. Teyzesini bile karşısına almıştı. Tam Uygar' ında teyzesiyle evlenmeye karar vermesiyle rahatlamış ve gerçekten aşkını yaşayacakken İlke ellerinden kayıp gidiyordu. Elleri tam sıcaklığa erişmişken soğuyordu. Üşüyordu Kerem.
Araba kapısını açıp arkaya yerleştirdi. Bu kafayla nasıl araba süreceğini bile bilmiyordu.
"K-kerem..."
Derin bir nefesle göğüs kafesindeki yükün baskının azaldığını hissetti Kerem.
"Git-gitmemişsin. Teyzeni dinledin sandım. "
Kerem afalladı. Baskı yerini koruyordu. Gözlerini yumup gelecek yumruğu bekledi.
"Gitmedin ya önemli olan bu. "
"İlke özü- İlke !"
Tekrar kapanan gözlerle hızlıca ön koltuğa yerleşip arabayı çalıştırdı. Kafası şuan daha netti. Haraketleri daha emindi kendinden. Biraz daha ,biraz daha özür diledi içinden İlke'ye . Duyar diye düşündü. Hiç bir şey onun isteğiyle olmamıştı. İlke bunu anlayabiliyordu. Aşk farklı zamanlarda yanlış kişileri doğru yapabilirdi.
"Seni seviyorum. Sevginin gerçek olduğunu hissetmişken beni boşlukta bırakma."
*bölümler çok kısa biliyorum ama böyle daha keyifli yazıyorum.