beş

6.4K 302 118
                                    

bu bölüm milat olarak değerlendirebilirsiniz

belki de luke'un crystal'a biraz da olsa sıcak bakmasını sağlayacak bir bölüm

2496 kelime yazmışım

kendi rekorumu kırdım

her neyse, iyi okumalar 

Kafeden çıktıktan sonra, birkaç tane paparazzinin önümü kesmesi üzerine suratımı buruşturmamak için savaş vermeye başladım.

“O gün Luke Hemmings ile ne alakanız vardı?”

“Sevgilisi miydiniz?”

Arka arkaya yöneltilen sorulara cevap vermeyip devam ettim. Luke bu soruları, bu gece çok güzel bir şekilde açıklayacağından bahsetmişti zaten. Bana gerek yoktu. Calum’ın sevgilisi olarak tanıtacaktı ve ailesene yapacağı açıklama da hazırdı. Benimle anılmaktan o kadar çok nefret ediyordu ki, bu yönteme başvurduğuna inanamıyordum.

Adımlarımı hızlandırırken, arkamdan patlayan flaş seslerini duyabiliyordum. Magazin başlıklarında kendi resimlerimi görebilecek olmam tüylerimi ürpertmişti. Kesinlikle normal bir hayat yaşamam lazımdı. Ayrıca annemlerin beni televizyonda gördükten sonra tanıyıp tanımayacaklarını merak ettim. Görürler miydi? Derin bir nefes alıp etrafa bakarak kendimi oyalamaya çalıştım. Ama bunun bir işe yaramayacağını biliyordum. Luke ile karşılaşmam sonucunda hayatım bok yoluna girmişti. Bir de Luke’un yarın gece yanıma gel uyarısı vardı. Ne yapacaktım? Gerçekten beni bu kadar aşağılamalarından sonra yanına gidip beni altına almasına izin mi verecektim? İşim buydu. Başka çarem yokmuş gibi görünüyordu.

Tam taksiyi çevireceğim sırada, telefonumun çalması ile elimi havadan indirdim ve arka cebime atıp telefonumu çıkardım. Saçlarımın rüzgar etkisi ile ağzıma doluşması üzerine suratımı buruşturdum ve saçlarımı arkaya attım. Calum arıyor…

Derin bir nefes alıp, telefonun cevapla kısmına bastıktan sonra, telefonu kulağıma götürdüm.

“Efendim?”

“Luke söyledi mi?” dedi direk konuya girerek. Bence de, uzatmanın alemi yoktu.

“Evet, daha demin ve beni tekrar kafede yalnız başıma bırakarak.”

“Piçin teki. Sen ne dedin?”

“Sence ona hayır deme şansım var mı?”

“Bana da yeni söyledi.” Dedi sorumu duymazdan gelerek.  “Ve buluşmamızı istiyor. Bir basın açıklaması yapmadan önce ikimizin ismi internette yan yana görünse iyi olurmuş.”

“Ciddi olamazsın.”

“Ciddiyim ve her neredeysen söyle. Oraya geliyorum. Arabadayım.”

“Luke’un habire takıldığını kafeyi biliyorsundur. Oradan birkaç yüz metre ilerdeyim. Öylece yolun ortasında dikiliyorum. Ağzına yüzüne giren saçlarla boğuşan bir kız görürsen o benim.”

Telefonun ucundan gür bir kahkaha yükseldi. “Tamam birkaç dakika içerisinde oradayım.”

Ardından telefon kapandı ve bende sonunda öylece orada dikilmeyi bırakıp, kendimi kaldırıma attım. Betonun soğukluğu birkaç saniye içerisinde tüylerimi ürperttiğinde derin bir nefes almıştım. Soğuklardan nefret ediyordum. NEFRET. Birkaç dakika sonra önümde duran cipe baktım. Cam açıldı ve önü sarı saçlı, asyalı gibi görünen ama asyalı olmakla alakası olmayan, tuhaf aksanlı çocuk bana bakıyordu.

“Saçlarına ne sikim yaptın?” dedim arabanın kapısını açıp içeri girdikten sonra. Arabanın içinde ki sıcak hava dalgası bedenimi sararken, ağzımdan ister istemez bir inleme döküldü. Soğuktan sonra sıcağı hissedebilmek mükemmeldi.

bitch // l.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin