yedi

6.2K 271 64
                                    

Aradan geçen bir haftanın sonunda yaralarım daha iyi durumdaydı. En azından artık acımıyorlardı. Sadece birkaç tane yara izi kalmıştı.

Bir hafta boyunca Luke il hiç konuşmamıştık. Calum ise sık sık nerede olduğuma dair mesajlar atmış, buluşmak istediğini yazmıştı. Ona nerede olduğumu söyleyemeyeceğimi söylediğimde ise bir daha mesajlarıma cevap vermemişti. Telefonum çalmaya başladığında, yatağımda uzanıyor ve kitap okuyordum. Telefonu yavaşça havaya kaldırdım ve arayan kişiye baktım. Telefonun üstünde ki Calum yazısına baktım ve derin bir nefes alıp telefonu onayladım.

"Efendim?"

"Ne yapıyorsun Crystal?"

"Hiç, kitap okuyordum."

"Buluşmamız lazım."

"Çünkü?" dedim kitabın kapağını kapatıp bir müddet odamın duvarlarını izledikten sonra.

"Yönetim. Sevgili olduğumuzu söyledikten sonra, beraber resimlerimizin çıkması gerekiyormuş."

Bu olay en son olduğunda başıma gelen şey aklıma geldiğinde tüylerimin ürpermesi kaçınılmazdı. Bir müddet cevap vermedim. Bir daha böyle bir resmi görürse ne derdi? Başıma daha beteri gelebilir miydi?

"B-ben..Bilmiyorum." dedim yavaşça telefona doğru.

"Ne demek bilmiyorum?" sesi bu sefer biraz daha kızgın çıkmıştı ve ben ister istemez derin bir nefes çekmiştim içime. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum.

"Tamam." Dedim en sonunda. "Tamam geleceğim."

"Seni kaçta nereden almamı istersin?"

Aceleyle reddettim. "Hayır hayır. Almana gerek yok. Ben gelirim."

"Bu da neden şimdi?"

"Nerede buluşacağız?" dedim söylediklerini duymazdan gelerek. Telefondan birkaç saniye ses gelmemişti.

"Sahilde buluşalım. Kuzey tarafında. Oradan herhangi bir kafeye geçeriz."

"Tamam." Diye mırıldandım ve ardından telefon kapandı. Ani cevap verişime kızdığını düşünerek ofladım ve kafamı yastığıma soktum. Gerçekten kendimi bir bok bataklığının içine sokmuştum ve nasıl çıkacağım konusunda da en ufak bir fikrim yoktu. Hızlı hareketlerle yatağımdan kalktıktan sonra üstüme bir kot pantolon ve bir bluz geçirdim. Telefonumu cebime tıktıktan sonra, Sky'ın odasına geip kot ceketlerinden bir tanesini aldım ve Bryan'a görünmemek için ses çıkarmamaya çalışarak sessiz adımlarla evin dış kapısına ulaştım.

Kasadan birkaç dolar para alıp cebime sıkıştırdıktan sonra hızla kapıyı açtım ve sıvıştım. Yavaş adımlarla yürüyordum ve büyük ihtimalle Calum'ın bana söylediği saatte orada olamayacaktım.

Ayrıca bir de büyük ihtimalle neden böyle esrarengiz davrandığımı öğrenmek için bana baskı yapacaktı ve söylemediğimde ise trip yemek zorunda kalacaktım. Yanaklarımı şişirdikten sonra yürümeye devam ettim. Bu işin nasıl sonuçlanacağını gerçekten kestiremiyordum, Luke sadece bir arkadaşım da diyebilirdi. Nedendi bu kadar tantana? Annesine sunduğu bahane zaten son derece inandırıcıydı. Luke, onların gözünde melekten farksızdı büyük ihtimalle. Ayrıca Luke'un bu iş için beni neden seçtiğini de hala anlamıyordum. Onun sevgilisi olmayı isteyecek -rol bile olsa- o kadar çok kız vardı ki, neden bendim? Ki bana hakaretler ediyor, o istediği zaman altına giriyorum diye lafta atıyordu. Ama nedensizce beni ailesine tanıtmak için tutmuştu.

Sahile varıp kuzey tarafına doğru yürümeye başladığımda buluşmaya daha yirmi dakika vardı. Yavaş adımlarla buluşacağımız yere geldikten sonra kendimi bir banka attım ve derin bir nefes çektim içime. Denizin rahatlatıcı kokusu akciğerlerime dolarken, aynı zamanda çok tanıdık bir parfüm kokusu daha ciğerlerime akın etmişti. Arkamı döndüğümde Calum, gülümseyerek bana bakıyordu. Birkaç saniye sonra yanıma oturduktan sonra, kolunu direk omzuma attı ve beni kendine çekip, bedenine yasladı.

bitch // l.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin