Uyandığımda havadaki nemden ve sıcaklıktan ötürü yapış yapıştım. Ayrıca arkadan bana sarılmış Luke'ta, sıcaklık konusunda pek bir yardımcı olmuyordu. Odanın sessizliğini onun derin, benimse düzensiz nefeslerimin sesi bozuyordu. Verdiği her nefesin arından omzuma değen nefesi ürpermeme neden oluyor ve ister istemez dudaklarımda ki tebessümün büyümesine yol açıyordu.
Üzerimde ince bir pike örtülüydü ve Luke, pikeyi açmamı engellemek istercesine pikenin üzerinden sarılmıştı. Bir eli belimde, diğer eli ise hemen kafamın yanındaydı. Gözlerimi sonunda tamamen açabildiğimde, boğazımı temizlemiş ve saati aramıştım. Ama komidinin üstünde bir saat olmaması gibi, odanın herhangi bir yerinde de saat yoktu.
Homurdandıktan sonra biraz doğrulmaya çalıştım ve yerde benden çok uzakta olan telefonuma bir bakış attım. İçimden bu yataktan kalkmak hiç gelmiyordu, özellikle arkamda bana sarılarak uyumuş olan bir Luke faktörü varken. Ama tatildeyken çok uyumayı sevmezdim ve otelin kahvaltısını kaçırmak istemediğimden de emindim.
Sonunda bir kaç sarsıcı hareketin ardından, yatakta iyice doğrulabilmiş ve Luke'un düzenli nefeslerinin bozulmasına neden olmuştum. Bir iki küçük derin nefesin ardından inildeme sesi geldi. Yavaşça arkamı döndüğümde, mavi gözlerini açmış, dikkatle etrafına baktığını görmüştüm. Yataktan ayaklarımı sarkıtıp telefonuma uzandıktan sonra elime aldım ve saatin sabahın yedisi olduğunu gördüğümde, bende inledim.
"Saat kaç?" dedi son derece boğuk sesi ile. Gözleri bu sefer odada değil, benim üzerimde dolaşıyordu.
"Yediyi sekiz geçiyor." dedi kafamı tekrar yastığa koyup üzerime ince pikeyi çekerken.
"Manzaramı kapadın." dedi saate bir şey söylemeyerek. Pikeyi üstüme çekmem üzerine yaptığı yoruma ister istemez güldüm. Onun da arkadan güldüğünü duyunca kapadığım gözlerimi yeniden açmıştım. Bir kere açılmıştı uykum, uyumam ne kadar mümkün olabilirdi ki?
"Kendini uyandırdığın yetmedi, beni de uyandırdın. Benden ne istedin?" dediğinde yatak sallandı. Ya pozisyon değiştiriyordu ya da yataktan kalkmıştı. Aslında sabahın yedisi ve onun Luke Hemmings olduğu gerçeği aklıma geldiğinde, yataktan kalkmak yerine pozisyon değiştirdiği düşüncesi daha mantıklı gelmişti.
Ki bir kaç saniyenin ardından herhangi bir ayak sesi duymamamın üzerine, pozisyon değiştirdiğini anlamıştım.
"Ben duş alacağım." dedim uyuyamadığımı fark ettiğim bir kaç dakikanın ardından.
"Tamam." dediğini duydum. Ardından ise tekrar derin nefeslerini.
Yataktan kalkıp hızlı adımlarla banyoya yürüdüm ve kapıyı kapatıp ardından kilitledim. İyi bir soğuk banyonun üzerimden bu sıcaklığı alacağını umuyordum.
**
"Bu nasıl bir sıcak?" dedi tane tane her kelimesinin ardından tişörtünü yakasından tutup bir kere sallayarak.
Luke'a katılıyordum. Banyodan çıkıp giyindikten bir kaç dakika sonra tekrar terlemeye başlamış ve bir an önce kendimi havuza atmak için heyecanlanmaya başlamıştım. O yüzden banyodan çıkar çıkmaz Luke'u uyandırmış, duşunu çabucak almasını söylemiş ve o duştayken hazırlanmıştım. İçimde bikinim vardı ve kahvaltıdan kalktığımız anda, tuttuğumuz şezlonglara gidecek ve beklemeden havuza girecektim.
Hem yüzmeyi özlemiştim hem de bu sıcakta serinlemek için tek yol buz gibi suya girmek gibi görünüyordu. Sırtımda ve belirli yerlerimde olan ve çok azda olsa göze çarpan kemer izlerini ilk kez umursamadan davranacaktım. En kötü ihtimalle, Luke ile haşin bir cinsel hayatımız olduğunu düşünürlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bitch // l.h.
FanfictionDuygularımı bana tekrar hissettirebilecek kadar özel bir çocuktu.