"Geldik." diyen Luke'un sesine karşı gözlerimi yavaşça araladım. Yolculuğun tam olarak kaç saat geçtiğini bilmiyordum ama bu saatler boyunca sadece uyumuş ve gözlerimi bir kere bile açmamıştım. Luke'un kafamı tutup kendi omzuna yatırdığı ve beni kollarıyla sardığı anı hatırlıyordum. O an tam olarak dalmış değildim ve kokusuyla etrafımın çevrelenmesini kolay kolay unutmam imkansızdı.
Dikkatle bana bakıyor ve aynı zamanda gülümsüyordu. Tüm yolculuğu uyuyarak geçirdiğim için hala üzerimde bir mahmurluk vardı. "Aralıksız uyumayı nasıl başardın?"
"Yolculukları çok seven bir insan değilimdir." dedim. Boğuk çıkan sesim ister istemez suratımı buruşturmama neden olurken, o buna biraz daha gülümsemişti.
"Gitsek iyi olacak, valizleri başka birinin almasını istemeyiz." dedi sessizce. Sadece kafamı sallayarak onay verdim. Ardında ise gerindim ve neredeyse yapışmış olduğum koltuktan zorlukla kalktım. Hiç yapmayacağı bir şeyi yapıp elimi ellerinin arasına alırken, zorlukla arkasından yürüyordum. Bir adımı benim iki adımıma eşit gibiydi ve hızlı yürümesi bu işi biraz daha zorlaştırıyordu.
"Paparraziler olabilir." dedim eki hala ellerimin arasındayken.
"Hiçbiri yok." dedi kendinden emin biraz da sert bir sesle.
"Nereden biliyorsun?"
"Önlerine biraz para dökünce onları susturmak ve aynı şekilde konuşturmak kolay oluyor, Crystal." dediğinde eli hala sıkıca elimi tutuyordu.
"Hayranlar?"
Derin bir nefes çekti içine. "Bak eğer elini bırakmamı istiyorsan, bunu bana söyleyebilirsin değil mi? Bahaneler sunmana gerek yok." Ardından ise elimi ittirerek bıraktı ve bir an için boşluğa düştüğümü hissettim. Amacım bu değildi. Amacım kesinlikle bu değildi.
"Bunu demek istememiştim." dediğimde durdu ve yüzüme baktı.
"Ben bundan başka bir anlam çıkaramıyorum!" dediğinde sesi hala sertti.
"Her küçük bir hata da her daim suçlu olarak beni gördüğün için seni uyarma gereği duydum. Hayranlar ya da paparazzilerden biri görürse nasıl tepki vereceğini kestiremiyorum. 'Neden elimi bırakmadın' diyerek beni de suçlayabilirsin. "
Gözlerini kısıp dikkatle bana bakarken, hırsla elimi tuttu ve tekrar elinin arasına hapsetti. Parmaklarımız birbirine geçmiş bir şekilde önümde duruyordu ve bana bakıyordu.
"Bir şeyleri düşünerek hareket etmekten yoruldum. Kim görürse görsün, gerekiyorsa bir basın açıklaması yapar gerekli şeyleri anlatırım."
"Orospu damgasını yiyen ben olacağım." dediğimde sessizce güldüğünü gördüm.
"Çok farklıymışsın gibi."
"Tatili neden burnumdan getirecekmişsin gibi hissediyorum acaba?" dedim elimi elinin arasında çekip aldıktan sonra. Bu olayı çoktan hallettiğimizi düşünürken ısrarla önüme yıkılmaz bir engel koyuyordu. Ben o engeli yıkmaya çalışırken o ise sadece ellerini göğsünün altında sabitliyor ve beni sırıtarak izliyordu. Her yıktığım engelin üstüne ise daha güçlü ve daha yıkılmazını koymasını becerebiliyordu. Ona yakınlaşmaya çalıştıkça, benden kaçıyordu.
"Öyle demek istemedim." dediğinde kaşlarımı kaldırdım ve sadece baktım. Hiçbir şey söylemedim.
"Ne söylemek istediğin umrumda değil, Hemmings. Ailen de gelmiş olsaydı keşke. En azından insan muamelesi görürdüm. Hayır anlamıyorum, aramız bu kadar iyiyken neden bir anda bu kadar çabuk yön değiştiriyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bitch // l.h.
FanfictionDuygularımı bana tekrar hissettirebilecek kadar özel bir çocuktu.