on yedi

4.2K 242 120
                                    

Crystal'ı eve bırakmış, ardından ise hiç acele etmeden arabaya tekrar yerleşmiş ve şoföre eve doğru sürmesini söylemiştim.

Koltukta yayılıp dışarıyı izlerken, annemlerin beni çağırmasının nedeninin ne olabileceğini düşünmekten geri kalamıyordum. Elbet önemli bir şey olmalıydı. Sadece hastalığı ile ilgili ciddi bir şey olmamasını umuyordum. Uzun zamandır gördüğü tedavi işe yarıyordu ama her an gerileme olabilirdi. Doktor, özellikle fazla umutlanmamamızı istemişti. Kanser hücrelerini ne kadar yok edersen et, fazlasıyla hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyordu.

Stresten dolayı bacağımı sallamaya başlamıştım bile. Ne zaman stres olsam ya da sinirlensem bacağımı sallamaya başlardım.

Araba, evin kapısının önünde durduğunda görevlilerden biri hızla arabanın kapısını açmış ve inmem için geriye çekilmişti. Teşekkür etme zahmetine girmeden hızlı adımlarla ve oylanamamak adına evin kapısını çaldım ve kenara yaslanıp kapının açılmasını bekledim.

Tanıdık bir sima kapıyı açtıktan sonra "Hoş geldiniz Luke Bey." diye mırıldandı.

"Hoş bulduk." dedikten sonra hızla içeriye doğru adımlamaya başladım. Daha fazla zaman kaybetmeden hızla annem ve babamla konuşmak istiyordum.

Salondan içeri hızla girip "Anne." dediğim anda, bana ayrıca dönen üç kafa daha görmeyi beklemiyordum. Kim olduğunu bilmediğim kişiler, salonumuzda oturmuş gülerek bana bakıyorlardı.

Annem hızla yerinden kalkıp yanıma geldi ve bana güven verici ve sıkı bir kucaklama bahşetti.

"Seni, yeni ortaklarımızla tanıştırayım, oğlum." dedi annem suratında ki eksilmez gülümsemesi ile.

"Yeni ortaklar?" dedim kaşlarımı kaldırıp salondaki kişilere bakarak. Neredeyse iflas etmek üzere olan şirketimize neden ortak oldukları konusunda bir fikrim yoktu. Elimizde hisse yok denecek kadar az kalmıştı ve çoğu çalışanımızın maaşını ödeyemediğimiz için daha yeni bir çok kişiyi işten çıkarmıştık. Demek ki, asıl zengin olan ve bizi bu bataktan çıkardıktan sonra onlara hizmet etmemizi sağlayacak olan kişiler bunlardı.

Bu tip şeyleri bilecek kadar çok dizi-film izlemiştim. Fazla bu işlerle haşır neşir olmasam da, batmış bir şirketin tekrar doğuşunu sağlayan insanların nasıl kişiler olduklarını az çok bilebiliyordum.

"Evet, tatlım!" dedi annem sevinçle ve ellerini çırptı. Babam da gülümseyerek koltuktan bizi izliyordu. "Gel seni tanıştırayım." dedikten sonra beni çekiştirdi ve hepsinin önüne gelmemi sağladı.

Suratımda ki düşünceli ve sahte gülümsemeyle onlara bakarken, hızla koltuklarından kalkmışlar ve beni şaşırtarak el sıkmak yerine bana sarılmışlardı.

"Bayan Lily, Bay Martin ve kızları Isbelle."

"Memnun oldum." diye mırıldandım.

Bayan Lily, kabarık kızıl dalgalı saçlarını omuzlarından arkaya doğru attıktan sonra gülümsedi. Oldukça hoş duruyordu ve hoş bir fiziğe sahipti. Bay Martin ise, yeşil gözlere sahip, simsiyah saçlı ve biraz göbekli bir adamdı. Ceketinin önü açıktı. Dimdik oturuyor ve asilliğinden ödün vermiyor gibi görünüyordu.

Kızları Isabelle ise, benimle yaşıt ya da benden bir kaç yaş küçük olmalıydı. Üzerinde mini bir etek ve göbeği açık ince bir bluz vardı. Bu hava da nasıl oluyor da üşümediğini bilmiyordum. Elinde telefonu vardı ve babasıyla annesinin dik oturuşunun aksine koltukta biraz yayılmış gibi görünüyordu.

Bu ister istemez suratımda ki gülümsemenin biraz daha gerçekçi bir hal almasını sağlarken, bende sonunda salonda ki boş koltuklardan birine oturmuş ve iki taraf arasında geçen sohbeti sadece dinleyerek orada öylece durmuştum.

bitch // l.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin