Uyandığımda hala iskelede olduğumu fark ettiğimde bir kaç saniye olayları algılamam gerekmişti. Gözlerim, gözüme aniden giren güneş yüzünden yanıyor, açılmakta zorlanıyor ve bana zorluk çıkarıyordu. Bir elim, başımın altındayken, bir diğeri başkasına sımsıkı sarılmıştı.
Gözlerimi sonunda tamamen açabildiğimde, uçsuz bucaksız okyanus ile göz göze geldim. Kokusu burnuma dolup ciğerlerimi yakarken, boğazımın kuruduğunu ve bana fazlasıyla acı verdiğini fark ettim. Her yutkunuşumda tükürük boğazımı yakarak ilerliyor ve canımı acıtıyordu.
"İyi misin?"
Beline sarıldığım Jack, aslına bakarsanız çoktan uyanmıştı ve benim bu pozisyonda neredeyse üzerinde yatıyor olmamdan çok şikayetçi gibi görünmüyordu.
"Evet." diye mırıldandım. Son derece çatallı çıkan sesim hem beni hem de boğazımı rahatsız etmişti. Suratımı buruşturup ağzımı hemen kapadıktan sonra yattığım yerden doğruldum. Ama tüm vücuduma akın eden ağrıların üzerine neredeyse yeniden yatıyordum.
İnildeyip elimi hızla boynuma götürdükten sonra ovuşturdum. Son derece sıcak havaya rağmen gecenin esintisi yüzünden tutulmuş olmalıydım. Ne zaman uyuduğumu bilmiyordum, sadece buraya geldiğimde ağlıyor ve sakinleşmeye çalışıyordum. Ağlarken uyuyakalmam beni çok da şaşırtmamalıydı.
"Teşekkürler." dedim sonunda yerden kalkabildiğimde Jack'e bakarak. "Dün gece bana tahammül ettiğin için."
"Tahammül etmedim, her arkadaşın yapacağı gibi yanında durdum."
"Seninle tam olarak arkadaş sayılmaz bence."
"Dün gece sümüklerini tişörtüme akıttığın andan itibaren arkadaş olduk." dediğinde utanarak kafamı yere eğdim ve gülümsedim.
"Gerçekten teşekkürler, Jack." dedim.
"Önemli bir şey değil." dese de gerçekten benim için önemliydi. Bir şey söylemek yerine orada öylece dikilmeye devam ettim. Birbirimize bakarken, sanki onun talimatlarına ihtiyacım varmış gibi "Git hadi." demesi üzerine içime derin bir nefes alarak arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Hemen ardından ona doğru döndüm ve elimi sallayıp içimdeki huzursuzluğu görmezden gelerek önce plajı, ardından bahçeyi geçerek otelin içine girdim.
Dün gece soludukça akciğerlerimi yakan otelin kokusu, dün geceye geri döndürmüştü beni. Gözlerimi kapatıp yürümeye devam ettim. Bir kaç saniyenin ardından kendime gelebildiğimden emin olduğumdan odaya çıkan asansöre doğru yürüdüm.
Üzerimi değiştirmem gerekiyordu, ondan sonra odaya sadece yatmak için gelecektim. Luke'un yüzüne bu kadar muhtaçken, bir o kadar da görmek istemiyordum.
Asansörün düğmesine basıp kolona yaslandıktan sonra beklemeye başladım. Yukarıda yazan sayılar hızlı bir şekilde azalırken, sonunda bulunduğum kata geldi ve uyarıcı bir ses çıkararak kapılarını açtı. Asansörün boş olmasına şükrederek asansöre bindikten sonra odanın olduğu kata bastım ve arkama yaslanıp şarkı mırıldanmaya başladım.
Luke'u gördüğüm zaman ne yapacağımı bilmiyordum. Buna dair en ufak düşünmemiştim ve büyük ihtimalle suratını gördüğümde apışıp kalacaktım.
Asansör durduğunda kendimi dışarıya attım ve sessiz koridorlarda odaya doğru yürüdüm. Cebimden anahtar kartı çıkardıktan sonra içime çektiğim son derin nefesin ardından kartı kapının deliğine soktum ve çıkan sesin ardından kilidin açılma sesini duydum. Elimi kapının koluna koyup kalbimin yavaşlamasını bekledim ve hemen ardından kapıyı çalma gereksinimi hissetmeden kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bitch // l.h.
FanfictionDuygularımı bana tekrar hissettirebilecek kadar özel bir çocuktu.