Calum ile karşılıklı salonda oturmuş sessiz bir şekilde duruyorduk. Bu sabah olanlarla ilgili konuşmak istediğini biliyordum ama ben bu konuda ne hissediyordum gerçekten en ufak bir fikrim yoktu. Hala sabahın etkisinden çıkamamıştım.
Luke ile evlilik planları yapan kardeşim, annem ve babam. Bu düşünce göğsümdeki ağırlığın daha da büyümesine neden oluyordu. Bu arap saçının içinin nasıl çıkacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.
"İyi misin?" diye sordu Calum sonunda sessizliği bozarak. İyi miydim? Bu da cevap veremediğim bir başka soruydu. Ailemle tekrar kavuştuğum için mutlu olmalıydım aslına bakarsanız, ama nedense içim içimi yiyordu. Anlamını veremediğim bir huzursuzluğum vardı ve yarın ailemle olan buluşmaya gitmemek için ayaklarımı popoma vura vura kaçabilirdim. Bunun neden olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Yıllarca onların arkasından ağladıktan, yaslarını tuttuktan sonra şu anda neden onların yanına gitmek istemediğim konusunda bir fikrim yoktu.
Kendimi kirlenmiş hissediyorum, yüzlerine bakamayacağımı düşünüyordum. Belki de bu yüzdendir.
"Bilmiyorum." diye cevapladım Calum'ı. Aynı zamanda da omuzlarımı silkerek. "O kadar gerginim ki."
Calum, karşımda ki koltuktan kalkıp yanıma geldikten sonra beni yanına çekti ve kolunu omzuma doladıktan sonra kafamı göğsüne koymamı sağladı. Dudaklarını önce anlıma ardından saçlarıma değdirdi ve sonrasında çenesini kafamı yaslayarak hareket etmeyi kesti.
"Ben her zaman yanındayım, biliyorsun değil mi?" dedi gülümseyerek. Kafamı sallayarak onay verdim. Dudaklarında ki buruk gülümseme kaybolduğu sırada, dış kapının açıldığını duyduk. Sessiz salonda yankılanan kapının çarpılma sesinin ardından Calum'a döndüm. "Luke'ta anahtar vardı." diye mırıldandı oturduğumuz pozisyonu bozmadan.
Onun adını duyduğumda bile tüm bedenim gerilmişti. Bu sabah her şeyi tüm gerçekleri ile öğrenmişti. Artık bu işi isteyerek yapmadığımı biliyordu. Söylediği onca itham ve lafı söylerken pişman olacağını ona söylemiştim.
Salona girdiğinde, gözleri bizi buldu ve çenesindeki ciddi değişimi fark edebildim. Kaslarını sıkıyordu.
Göz göze geldiğimizde ise gözlerinde acıma duygusunu gördüm. Bu içimdeki öfkenin artmasına sebep olurken derin bir nefes aldım. Kimsenin bana acımasına ihtiyacım yoktu, kimsenin bana acımasını istemiyordum. Gözlerimi ondan kaçırıp Calum'a biraz daha sokulmayı tercih ettim.
Calum, çenesini kaldırıp Luke'a baktı. Luke ise karşımıza oturdu ve bacaklarını biraz araladı. Ardından dirseklerini bacaklarına yasladı ve biraz öne eğildi.
"Annenler buluşmak için seni bekliyor." diye mırıldandı. Calum, yavaşça benden ayrıldıktan sonra destek verircesine elimi sıktı.
"Her şey güzel olacak." dediğinde kafamı sallayarak onay verdim.
Luke, koltuktan kalktıktan sonra gelmem için beni bekledi. Ardından ise yanına geldiğimde elini belime yerleştirdi ve bana yön vererek arabaya kadar yanımda yürüdü. Ben ön koltuğa geçerken o şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı.
"Büyük gün." diye mırıldandı.
"Farkındayım." diye mırıldandım ileriye dalmış bir şekilde.
"Mutsuz görünüyorsun."
"Gergin diye düzeltelim onu." dedim derin bir nefes aldıktan sonra. "Gereğinden fazla gergin."
"Onlar senin ailen ve yıllardır görmüyorsun. Mutlu olman gerekmez mi?" dediğinde gerçekten meraklı görünüyordu.
"Bak buna bende cevap veremiyorum." dedikten sonra acı acı güldüm. Ellerim neredeyse stresten dolayı titremeye başlamıştı ve annemlerin olduğu yere yaklaştıkça bu daha da artıyor gibiydi. İçime çektiğim derin nefeslerinde artık pek bir işe yarar hali kalmamış durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bitch // l.h.
FanfictionDuygularımı bana tekrar hissettirebilecek kadar özel bir çocuktu.