1.9~

111 19 121
                                    

Sıkıntı kötü birşey. Hele ki o sıkıntı denen şey, insanın göğsünü delip geçiyorsa. İnsanı küçücük bir nefese muhtaç bırakıyorsa, o zaman daha da başa çıkılmaz bir hal alıyor. İlla ki herkesin bir gün içine bir sıkıntı düşmüştür, illa ki birşeylerin ters gideceğini hissetmişsinizdir. Yanılıyormuyum?

İşte şuanda bana tamda öyle oluyor. Sabah kalktığımda içimde akıl almaz bir boyutta sıkıntı vardı. Bende belki geçer umudu ile güzel bir kahvaltı hazırlamak istemiştim, ama her ne kadar ben istesemde, takmamaya çalışsamda bir türlü geçmemişti. Bende daha fazla dayanamayarak üzerime birşeyler giyip sahile koşmaya inmiştim.

Çok fazla koştuğum için, hızımı bir miktar azaltıp bir yandanda kulağımdaki kulaklığı çıkarıyordum.
Dinlenmek için bir bank seçip oturduğumda içime tüm antalyaya yetecek kadar derin bir nefes çektim. Aldığım nefesi geri bırakır iken, denizin üzerindeki bir gemi dikkatimi çekmişti. Gözlerimi kısıp biraz daha izlediğimde geminin içerisinde benim yaşlarımda bir kız ve bir erkek olduğunu gördüm. İlk başta ne olduğunu anlamasam da konuyu hemen kavramıştım. Sanırım ikisi sevgiliydi ve tartışmışlardı. Çocukta şuanda kızın yüzünün iki yanına elini koymuş birşeyler söylüyordu.

Gözlerimi onların üzerinden çekip sahilin diğer taraflarında gezdirdiğimde bu seferde bir çiçekçinin, bir çiftin önünde durduğunu görmüştüm. Bu duruma istemeden de olsa kaşlarım çatılmıştı. Sanki tüm dünya benim içimdeki sıkıntıya rağmen çok huzurluydu. Gözlerimi tekrar az önceki gemide ki çifte çevirdiğimde birbirlerinden ayrıldıklarını gördüm.

Hayır yani, herşey iyi hoşta sabahın 8'in de millet bu enerjileri nerden buluyor anlayamamıştım. Ama yine de fazla umursamadım. 'Belki enerji patlaması yaşıyorlardır' diye düşünüp önüme döndüm.

Bir 10 dakika daha orada öyle oturup, içimdeki sıkıntı hala geçmesede eve gitmek için ayağı kalktım. Çünkü gece hanım eğer kalkmışsa mutlaka kahvaltıyı hazırlamıştır. Bir tarafım buna sevinmek istesede, diğer tarafım kendisi hazırladığı için bir sürü konuşacağını bildiği için sevinemiyordu.

Ben kuzenimi tanıyorum ya...

~~~
Yada hayır! Ben kuzenimi tanımıyorum.

Gözlerimi ovup karşımdaki görüntüye tekrar baktım.
Bana gülümseyerek bakan bir adet gece, bir adette kahvaltı duruyordu. Zaten sorunda o değildi. Onların yanında ise bir adet tolunay, bir adet araz! Bir adet ışıl bir adette alaz duruyordu.

Yani evden sadece bir saatliğine tek gitmiştim, hangi ara gece, uykusundan kalkmıştıda tayfayı cağırmıştı da, onlarda gelmişlerdi de kahvaltı hazırlamışlardı da oturmuşlardı da 've daha ne da'lar' anlayamadım.

Hala şaşkınlığım üzerimde iken konuştum "hoşageldiniz gençler."

"Hoş bulduk kıvırcığım, sen nerelerdesin bakıyım? Ben seni özledim. Görmeye geldim, ama sen ortalarda yoksun!"

"Vallaha ben sizin geleceğinizi bilmiyordum ki, bende erken kalkınca sahile koşuya indim." Dediğimde araz yanıma gelip saçlarımı karıştırmıştı.

"Şaka yaptım kıvırcık, üzülme." Dediğinde gülümseyip "Düşünürüz" demiştim.

Yukarı cıkıtığımı haber verdikten sonra odama girdim. Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra, duş almak için banyoya girdim. Gözlerimi kapatıp suyun vücuduma değmesine izin verdim. Bu beni az birazda olsa rahatlatmıştı.

Kışa bir süre içerisinde banyodan çıkıp üzerimi giymiş, saçımı yapmış, ve aşağıya inmiştim. Onları hala kahvaltı masasında görünce gülümseyip kendimede bir çay doldurup yanlarına oturdum.

İMKÂNSIZIN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin