Bölüm 17

12.8K 919 70
                                    

"Yok beyefendi ben sade kaşarlı ala-" elimle onu durdurup öne çıktım. Nedir bunların nezaket takıntısı ya? Sanayideki tostçuya beyefendi diyemezsin. Adam dev harflerle yazmış oraya TOSTÇU CAFER ABİ diye.

"Abi sen ikimize de atom yapıver sana zahmet." Adam kafa sallayıp makinenin başına geçti. İki tam ekmeğin arasına kaşar ve sucuk koyarak başladığı tosta, en son kavurma koyduğunda Sibirya dehşet içinde bakıyordu. Cafer abi uzun bir uğraştan sonra,  tuğla kalınlığındaki tostu ve çayı elimize tutuşturdu. Gözlerimi dikip Sibirya'ya baktım.

Anlamaz bir şekilde kafasını salladı.
"Ne var, niye öyle bakıyorsun?" Kafamla Cafer abiyi gösterdim.

"Ödesene abiciğim?" Sabır çekip cüzdanından kredi kartını çıkardı.

"Temassızım var." Cafer abi bir karta bir bana baktı boş gözlerle "Temassız ne ?" Dudaklarımı birbirine bastırıp Sibirya'yı dürttüm.

"Nakit vereceksin. Cash cash." Elimle para işareti yaptım gülerek. Derin bir nefes alıp tekrar cüzdanını çıkardı. 200 liralık banknotu uzattı bu sefer. Cafer abi, Sibirya sanki çok ayıp bir şey yapmış gibi bir adım geriledi gözlerini kocaman açıp.

"Naptın güzel kardeşim, 30 lira için 200 ü nasıl bozayım ben?" Olayı ben devralıp Sibirya'nın elindeki Yunus Emre'yi cebime tıkıştırdım. Böyle para görmek her gün nasip olmuyor sonuçta. Sibirya itiraz edemeden cebimdeki 30 lirayı çıkarıp verdim bu sefer Cafer abiye. Yine benden para gitmişti arkadaş. Ne diye getirdim ben bunu buraya?

    
      Elimizdeki tostlarla Düldül'ümü tamir eden Hayri ustanın yanına gidip oturduk. Daha önce de bu külüstürü buraya çok getirmiştim Mustafa amcayla. O yüzden tanıyorduk birbirimizi. Aklımdaki soruyla Sibirya'ya döndüm ama o elindeki tostu evirip çevirip inceliyordu.

Elimle elini tutup ağzına götürdüm. "İzlemek için yapılmadı o. Soğutursan tadı güzel olmaz." Pes etmiş olacak ki bir ısırık aldı. Saniyeler içinde gözlerine renk gelmiş, mavişleri parıl parıl parlıyordu. Beğenmişti kerata.

"Bir şey sormak istiyorum." Ağzı dolu olduğu için göz kırpıp hayırdır anlamında kafasını salladı.

"Sanayiye ilk gelişin mi?" Etrafta gözlerini gezdirdi ilk önce. Ağzındaki lokmayı yutmadan önce kafasını salladı.

"Evet. Bizim şoför Metin hallediyor genelde böyle şeyleri." Cafer abiye temassız kart uzatmasından anlamam gerekiyordu zaten.

Saate baktım göz ucuyla, daha yeni 10'a geliyordu. 2 saat önce gelip ilk sırayı kaptığım için mutluluk dansı yaparken Sibirya bana garip garip bakmıştı. Eğer bir kişi bile önümüze geçseydi öğlene kadar burda dururduk, bundan haberi yoktu tabi.

Sibirya'yı onaylayıp biten tostumun kağıdını  çöpe attıktan sonra Hayri ustaya yanaştım.

"Nası gidiyor abi?" Hazır gelmişken genel bir bakım yaptırayım demiştim ama sanırım sorunlar baktıkça çoğalıyordu.

"Turp gibi turp turp(!)." Eliyle iki pat pat yapmak istemişti ama  benim Düldül, Ferihadan hallice bir durumda tekrar bayılır duruma geçmeye çalışmıştı. Hemen atılıp yere düşmeden yakaladım bu sefer.

"Aman abi. Hassas zaten şu aralar. Nazik davran kızıma."  Az daha Hayri ustaya eğilip Sibirya'yı gösterdim.

"Senin çırak daha gelmediyse onu kullanabilirsin. Daha önce de çalışmış sanayide, yardımcı olur sana." Hayri usta baştan aşağı Sibirya'yı süzdükten sonra seslendi.

"Piişt maviş! Gel hele buraya." Sibirya kaşlarını kaldırıp kendini gösterdi parmağıyla.

"Ben mi?" Hızlı hızlı elini salladı usta.

Bir Aile Hikayesi (Neslişah Ver. 1.7)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin