"Biz geldiiiik!""Hoşgeldiniz abla!" Gökmen'in salondan seslenmesiyle bizimkileri arkada bırakıp oraya koştum. Böyle de güzel karşılanıyorduk.
Gökmen konsoldan açtığı oyuna deli gibi odaklanmış haldeydi. Arkasından sarılıp her tarafına öpücükler kondurduğumda kıkırdayıp kaçtı altımdan.
"Abla git ya. Önemli işim var görmüyor musun? İki saattir şu bölümü geçmeye çalışıyorum." Konsola baktığımda GTA oynadığını gördüm. Ortaokuldayken kaçıp kaçıp internet kafeye gider oynardık bunu.
"Çekil bakayım kenara, işi ustasına bırak." Kalçamla ittirip araya sıkışmaya çalıştım. O arada Efe abimle Sibirya da gelip koltuklara yığılmışlardı.
Gökmen yapamayacağımla ilgili gereksiz şeyler zırvalarken çoktan bölümü geçmiştim. Bu oyunun her zaman kolay geçilen bir hilesi vardı. Senelerce oynadığım tek oyun bu olunca, oturduğum mahalleden daha iyi biliyordum haritasını.
Kumandayı kucağına fırlatıp Efe abimin yanına geçtim bu sefer havalı havalı.
"Abla yuh artık. Acemi şansının böylesi gerçekten." Öksürür gibi yapıp düzelttim kelimeyi araya sıkıştırarak
"Öhö-yetenek."
"Ha?" Ellerimi kaldırdım sanki söyleyen ben değilmişim gibi.
"Hiç. Duymadım ben neymiş?" Efe abim saçlarımı karıştırdı gülerek.
"Havanı yesinler senin." Ben de onla uğraşmaya başladığımda Sibirya'nın öksürüğüyle yarım kaldı eğlencemiz.
"Annemler nerde abiciğim?" Kıskanç kurt seni. Daha çok kıskanırsın sen.
"Akşam bir iş yemeği varmış, ona hazırlanmaya gitti abi."
"Yaa, akşam yemeğini onlarsız yiyeceğiz demek?" Ben bu ses tonunu biliyorum. Yemin ederim bir şeyler planlıyor bu çocuk. Bak bak mavişlerinin parıltısına bak. Bülent Ersoy'un tüyleri gibi parlıyor mübarek.
Ay hayır daha 2 saat önce kardeşimsin demese yemeğime zehir katacağından emin olabilirdim ama, şimdiki sinsiliğini çözemedim.
"Ben bir üzerimi değiştireyim." Gayet normal davranıp salondan çıksa da Sibirya'dan bahsediyorduk. Normal olma gibi bir ihtimali yoktu.
Şüpheci gözlerle çıkana kadar izledim. Tam peşinden gidecektim ki Gökmen'in tekrar konsolu uzatmasıyla salonda kaldım.
"Ya ablasının gülü, oynayamıyorsan daha kolay bir şey mi açsan acaba? Mesela şey, Mario?" Gözlerini devirdi.
"Candy crush oynayayım istersen abla?" Sözlerine gülüp bölümü geçtikten sonra bir koşu salondan çıktım belki yetişirim diye ama Sibirya yukardan eşofmanlarıyla inince sanki duvardaki fotoğrafları inceliyormuş gibi davranmak zorunda kalmıştım.
"Nesli? N'apıyorsun burda?" Göz ucuyla ona bakıp fotoğrafa geri döndüm.
"Küçük Sibirya çok tatlıymış ona bakıyordum." Küçük bir kıkırtı çıkarıp baktığım fotoğrafı eline aldı.
"Teşekkür ederim ama o ben değilim."
"Nasıl ya?"Diyip çektim elinden hemen. "Bak işte güzel maviş badem gözler, kömür karası saçlar, çocuk olsa bile yakışıklı su-" yaptığımın farkına varıp sustum hemen.
Gerçekten Nesli, bu tongayı yutmuş olamazsın ya.
"Sen, tam bir şeytan kurtsun!" Tüm evi Sibirya'nın kahkahalarıyla dolduğunda omzuna vurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Aile Hikayesi (Neslişah Ver. 1.7)
Teen FictionKendi halimde aksiyonsuz bir hayat yaşadığımı zannederken aslında hayata direkt aksiyonlu olarak giriş yapmışım. Aslında işin güzel yanına bakacak olursak 17 sene boyunca iyi hayatta kalmışım...