"Ama sıfatını görmen lazımdı abi ya. Keşke fotoğrafını çekseydim." Büyük pişmanlığıma karşılık abim gülüp saçımı karıştırdı.
"Seninle uğraşılmaz gerçekten fıstığım. Eşek kadar adamı ne hallere sokmuşsun." Bozduğu saçlarımı düzeltirken omuz silktim.
"Eşek kadar dediğin adam, çocuk gibi uğraşıyor benimle ne yapayım?" Sibirya'yı eve bıraktıktan sonra öğle vakti lokantaya gelmiştim. Abim yine aksatmadan işlerini bitirir bitirmez soluğu burda almıştı. Ben de baştan sona yaptıklarımı anlatmıştım gururlu gururlu.
"Birbirinizi sevmiyorsunuz güya ama bizden daha çok birliktesiniz. İşin sonunda en sevdiğin abin falan olursa?" İmalı esprisiyle kendimi yerden yere vuracaktım neredeyse. O her ne kadar bunu ciddi söylese de işler bu kadar kolay yürümüyor malesef. Gülmekten gözümden gelen yaşları sildim.
"İlahi abi, hiç güleceğim yoktu. Favori abim sensin bi kere benim. Haftasonunuzu bana ayırmak ister miydiniz beyefendi? Geçirmediğimiz zamanların telafisi niyetine."
Konuyu güzel çevirdin Nesli, aferin kızım. Abim düşünüyormuş gibi yaptı bir süre.
"Ajandama bakmam lazım. Haftasonumu güzel bir hanımefendiye ayıracak vaktim var mı bilemiyorum?" Öyle mi der gibi kaşlarımı kaldırdım.
"Siz bilirsiniz efendim. Haftasonu için peşimde olan senin 4 tane daha yan çarından var. Abi bol bizde biliyorsun." Gözümü kırparak söylediklerimden sonra Oturduğu yerde dikleşti hemen. Yola gel aslanım.
"Dursun eşek sıpaları oldukları yerde. İlk ben varım." Saçlarımı savurdum. Nesli etkisi işte, bakın nasıl da boşaldı ajandası hemen.
"Nesli! Telefonda seni isteyen biri var." Oğuz'un seslenmesiyle kaşlarımı çatıp ona döndüm.
"Kimmiş?" Bilmiyorum der gibi büzdü dudaklarını. Sigaramı söndürüp içeri adımlarken abim de beni takip etmişti içeri kadar.
Beni kim niye arasın, hem de lokantanın telefonundan? Derin bir nefes alıp kulağıma götürdüm telefonu.
"Alo?" Bir süre karşıdan ses gelmedi, hışırtılardan sonra duyduğum sesle tüm vücudum hazırola geçmişti anında.
"Merhaba canım kızım." 5 senenin ardından ilk defa sesini duymak, başıma ağrılar saplanmasına neden olmuştu.
Abimin meraklı bakışlarının altında bulduğum ilk sandalyeye çöktüm. Alaylı tonuyla kurduğu cümlesine hala cevap vermediğimi fark edip telefonu daha sıkı tuttum.
"Baba?" Abim kaşlarını çatmış durumu anlamaya çalışırken ben sadece telefona odaklanmıştım. Burnundan güldü önce.
"Baban olmadığımı öğrenmiş olman lazımdı?" Küçükken hep hayal ederdim yapacağımız ilk konuşmayı ancak bu hayallerimin kenarından kıyısından geçmeyen bir konuşma oluyordu.
"Senin de haberin oldu demek?" Uzunca bir kahkaha attı. Tavırları aşırı rahatsız ediciydi. İçimi karamsarlık kaplıyordu git gide.
"Ben hep biliyordum canım kızım." Tüylerim diken diken oldu. Oturduğum sandalye olmasa şu an yere yığılmış olabilirdim.
"Sen... Sen, ne?" Etrafımdaki her şey bulanıklaşmaya başlamıştı. Algılamada büyük güçlük çekiyordum. Canım kızım demesindeki tonlama, bana çok eskilerden birşeyler hatırlatıyordu ama anılarım bir türlü açıklığa kavuşamıyordu.
"Başına gelenleri öğrendiklerinde, o yıllar sonra kavuştuğun ailen seni kabullenecek mi sence?" Son bir kez nefes alıp tüm gücümü kullandım iki kelime edebilmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Aile Hikayesi (Neslişah Ver. 1.7)
Dla nastolatkówKendi halimde aksiyonsuz bir hayat yaşadığımı zannederken aslında hayata direkt aksiyonlu olarak giriş yapmışım. Aslında işin güzel yanına bakacak olursak 17 sene boyunca iyi hayatta kalmışım...