5

358 40 6
                                    

"Ben çocuk değilim," diye söylendi Hinata. "Bana bir çocuk gibi davranmak zorunda değilsin."

Atsumu'nun eli onun saçlarında dondu, şimdi sevgili olmaları gerektiğine göre biraz küçümser kalabileceğini fark etti bu hareketinin. "Hayır?" diye toparlandı hemen. Elini Hinata'nın başının arkasına getirdi, artık ilkini verdiğine göre öpüşmenin çok da büyük bir olay olmadığına karar vermişti. Bu yüzden eğilip hızlı bir öpücük verdi ona. "Daha iyi mi?" Sesini alçak, azdırıcı bir tonda tutmuştu ancak Hinata'nın yüzündeki o şok ifadesi ileri adım attığını düşündürdü. 

Yeni başlamış bir ilişki için çok mu hızlıydı? Çoktan batırmaya mı başlamıştı yoksa?

Ama Hinata'nın yüzü tüm sokağı aydınlatabilecek kadar parlak, geniş bir gülümseme ile ikiye bölündü, sonra da Atsumu'yu tekrar öpmek için aşağı çekti; hâlâ iffetli ama bir şekilde daha tatlı.

"Çok, çok daha iyi!" Hinata ışık saçıyordu. Atsumu'nun tişörtünü kolundan tutup içeri çekiştirmeye başladı onu. "Daha önce biriyle çıktığını görmediğim için halk içinde sevgi gösterileriyle sorunsuz olacağını düşünmemiştim," dedi soyunma odalarına yöneldiklerinde. "Sorun yok mu gerçekten? Yani- elini tutsam falan, ve diğer şeyler? Başka birine söylemem mesela?"

Atsumu gerilmişti. "Omi-kun'a söylemedin mi henüz?"

"Söylememi ister miydin emin değildim," diye itiraf etti. "O gece biri bizi görmeden dönebilmek için çok aceleciydin de." Atsumu'nun yüzüne baktı, ve her ne ifadesi varsa anında Hinata'nın gözlerini büyütüp aceleyle "Tabi ki sorun değil! Eğer söylememi istemezsen kimseye söylemeyeceğim. Sadece emin olmak istedim, antrenmandan önce," demesine neden olmuştu.

Ah. Demek bu yüzden dışarıda bekliyordu, yalnız başına, antrenmandan on dakika önce. Sakusa ile hep ilk gelen olmalarına rağmen. "Sorun yok," dedi Atsumu bir an sonra, çok gergin olmasına rağmen sesinin neşeli çıkmasına dikkat etmişti. "Yine de daha gizli tutsak iyi olur gibi. Bu günlerde açıkça eşcinsel bir sporcu olmak o kadar önemli olmayabilir, ama yine de bunu teşhir etmemek daha güvenli. Voleyboldan başka bir şey dikkatimizi dağıtabilir."

Hinata kararlı bir şekilde katılarak başını sallamıştı. "Voleybol önce gelir," dedi tereddüt bile etmeden, Atsumu sesindeki inanca cevap olarak sabahtan beri neredeyse ilk kez gerçekten gülümsemişti. 

"Gerçekten tek bir beyin hücren var, öyle değil mi?" diye sordu sevgiyle.

Hinata homurdandı. "Sanki daha iyi misin! Voleybol toplu pijamalarını gördüm, Atsumu-san. Düşündüğün kadar havalı olmaya yakın bile değilsin."

"Ah?" Atsumu sırıttı, karnında kıvranıp duran gerginliğin yerini genellikle o ve Hinata şakalaştığında hissettiği zahmetsiz kıpırtının aldığını hissediyordu, diğer insanların küçümsemelerine aldırmadan, sadece onun için vardı bu his. "Benimle çıkmaya bu kadar ölmen çok ezikçe değil mi? Ben bilmeden ne kadar süredir benden hoşlandığını saklıyordun bakayım? Söz veriyorum yargılamayacağım!"

Şaşırtıcı bir şekilde, Hinata kızarmadı, en azından çıkmaya başladıklarından beri aynı ölçüde değildi, sadece göz devirirken ve sırıtarak ona bakarken yanaklarını saran minicik bir pembelik vardı. "Bu benim suçum değil," dedi. "Erkekler konusunda iğrenç bir zevkim olduğu söyleniyor."

"Oi."

"İyi pas atamayacak kadar g*tümle dikkatin dağılmasa iyi olur, Atsumu-san. Artık erkek arkadaşın olabilirim ama hâlâ istediğim pasları vermezsen kızarım."

Atsumu neredeyse düşüyordu. "Seni küçük velet," dedi, kahkaha atarken boğulmuştu. İkisi de gülüşerek soyunma odasına girdiklerinde Sakusa onlara sert bir bakış atıp söylendi. "Niye sabahın köründe bu kadar rahatsız edicisiniz? Susun biraz, lütfen," dedi, tabi ki o ikisini daha fazla güldürmekle sonuçlanmıştı.

Çok da kötü olmayabilir, diye düşündü Atsumu, sahte bir ilişkinin içinde olmak. En azından Hinata gibi voleybolu seven ve önceliği haline getiren biriyle iken.. Barnes Atsumu'nun daha kötüsünü yapabileceğini söylerken abartmıyormuş demek.

En azından dürüst olacaksa, Hinata'dan daha iyisini yapabileceğini düşünmüyordu.

***

Sonraki birkaç hafta boyunca, Atsumu tüm bu ilişki olayını fazla abarttığını fark etti, çünkü Hinata ile "çıkmak" şaşırtıcı bir derecede kolaydı.

Ve kolaydan kastı, çoğu şey aynı kalmıştı.

Antrenmanlar başladığı için genelde odakları sezon dışı birbirlerinden ayrı ve özel bir şekilde yaptıkları antrenmanları sahada kullanabilecekleri yeteneklere çevirmeye çalışmaktı. Bazıları için bu bayağı bir kas ve dayanıklılık geliştirmek demekti, çünkü gün boyu süren antrenmanlarda dikkatli takip edilmediklerinde kaytarmak kolay geliyordu.  

Neyse ki, Atsumu diğer başlayanlarla birlikte çoğunlukla antrenman rejimine ayak uydurdu, ancak o zaman bile, koçların onları defalarca kez daireler çizerek koşmaya zorlaması, Atsumu'nun beşinci günde nefesini düzenleyememesi için yeterliydi.

Takımın neredeyse tamamının erimiş pankekler gibi yerde yattığı bir ara Hinata ayakta baldırlarını gererken "Nasıl hâlâ ayaklarının üzerindesin sen?" diye nefes nefese konuştu Atsumu.

"On tur daha koşabilirim!" diye duyurdu Hinata. Son on dakikadır bırakıldığı yerden kıpırdamayarak Atsumu'yu endişelendirmeye başlayan Sakusa, sarhoş gibi yattığı yerden uzanıp Hinata'nın ayak bileğine parmaklarını sardı, kelimeleri kullanmadan tehdit etmişti. "Ben seni oturtmadan önce otur, seni tiksinç aptal."

Hinata oturdu.

Spor salonunun öbür tarafına yıkılan Thomas inledi.

Hayatı voleybolla o kadar dolmuştu ki Hinata ile sahte ilişkisini unutmak üzereydi Atsumu. Hinata şans bulduğunda öpücük koparmayı seviyordu, genelde antrenmandan önce ve sonraydı, ama hiçbir zaman küçük, hızlı öpücüklerden fazlası olmamıştı; en muhafazakar film standartlarına bile uyacak türdendi.

İlk on iki günlük çalışma temelde onlara bacaklarını kopartmak isteten, ağır sezon öncesi kondisyon çalışmalarından oluşan bir antrenman kampıydı, sonrasında da hiçbir şey yapmak için zamanları kalmıyordu. Birlikte en fazla yapabildikleri şey, Atsumu'nun akşam yemeği için evlerine uğrayarak Sakusa'yı öfkeden delirtmesi ya da Hinata'nın Atsumu'ya gelip Atsumu'nun da buzdolabında gerçekten sebze varmış gibi davranmasıydı, ki ikisi de Osamu'nun hayırsever bir şekilde Atsumu'nun sahip olduğu yenilebilir her şeyden sorumlu olduğunun farkındalardı.

Bu... basitti. Zahmetsizdi. Arkadaş ve takım arkadaşı olduklarından beri aynı şeydi.

O kadar zahmetsizceydi ki, Atsumu ilk haftadan sonra stres yapmayı bırakmıştı, iki hafta çabucak geçtikten sonra da bu antrenman sonrası öpüşmelerine de, Sakusa'ya kendi yaşam alanında sataşma şansı sağlayan ev yapımı akşam yemeklerine de alışmaya başlamıştı. Sonunda da bu ilişki işinin kötü olmadığına kanaat getirmişti. Hâlâ alışmakta olduğu yeni bir arkadaşlık konsepti gibiydi, daha fazla yemek pişirmesini gerektiren türden bir tane.

Bu iyiydi, tamamdı. Hinata'ya doğruyu söylemek durduk yerde güçlük çıkarıp yaralayıcı olmak demekti. Bir şey değişmemişken kalp kırmasının ne anlamı vardı ki?

Atsumu bunu yapabilirdi. Sahte bir erkek arkadaş olabilirdi, hatta harika bir tane. En azından birkaç hafta daha için.

Sonra Hinata ona randevu teklif etti.

AtsuHina | Ampersand ✔çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin