Osaka'ya dönerken Atsumu sürdü arabayı.
Hinata sürebileceği konusunda ısrar etmişti ama Atsumu, direksiyon başında olmadığı için içten içe rahatladığını görebiliyordu, özellikle de hava aydınlık olduğu için daha fazla trafik varken. Hinata'nın dizleri tüm yol titremiş ve Atsumu tek kelime söyleyemeyeceği kadar boğazı kuru olduğu için ona sataşamamıştı.
"Atsumu-san?" diye sordu Hinata, ruh halindeki küçük değişikliklere her zaman çok dikkat ederdi. "İyi misin?"
Hayır. İyi değildi. Yakın bile değildi.
Önce Hinata ve Sakusa'nın dairesine sürdü, sıkışık park yerine girebilmişti. Sakusa takımın spor salonunda muhtemelen öğleden sonraki ağırlık çalışmalarıyla meşguldü. Atsumu çantasını bırakıp antrenman kıyafetlerini almasını beklemek yerine onu içeri kadar takip ettiğinde Hinata hiçbir şey söylemedi; ancak Atsumu, eve dönerken ne kadar katı olduğundan Hinata'nın endişe duyduğunu görebiliyordu.
"Antrenmana yetişmek için mükemmel zamanlamışız!" Hinata ayakkabılarını çıkarıp üstünü değiştirmek için merdivenlere yönelirken konuşmuştu. "Erken bile gidebiliriz ve Koç'un bize diyecek bir şeyi olmaz! Ne düşü-?"
Konuşurken Atsumu'ya sırıtmak için dönmüştü ancak Atsumu onu duvara vücutlarını birbirine bastıracak şekilde sertçe yapıştırdığında nefesi şaşkınlıkla kesildi.
"Atsumu-san-?"
Her ne söylemek istediyse Atsumu ağzını kendininkiyle kapattığında kesilmişti.
Haftalarca çıktıkları sürede bu şekilde yiyişmeyi bırak nadiren öpüşmüşlerdi. Atsumu bunun sahteliğinden dolayı kendini tutuyor, karşılık veremeyeceği için ondan bir şey almaya hakkı olmadığını düşünüyordu. Atsumu'nun açık bir şekilde hem fiziksel hem de romantik olarak deneyimsiz olmasının Hinata'yı da kararsız bıraktığını biliyordu. Ve Hinata en ufak bir şikayeti olmadan onun temposuna ayak uyduruyordu, onu takip ediyordu.
Geçen birkaç günde, kucaklaşmalar, aynı yatakta uyumalar... Hepsi yeniydi. Masum, ancak bir şekilde çizgiyi aşıyordu.
Ama bu? Bu yok ediyordu çizgiyi- ve Atsumu kesinlikle s*klemiyordu.
Atsumu dudaklarını birbirine mühürlediğinde Hinata'nın nefesi kesildi, Atsumu şansı kaçırmadı. Öpücüğü kontrolsüz açlığıyla, açgözlülüğüyle derinleştirirken iki eliyle Hinata'nın yüzünü sarmış, geriye atmıştı başını; böylece sahiplenmemesi gereken ama durmayacağı her şeye erişebilmişti. Hinata sızlanıyor, tepeden tırnağa titriyordu ancak Atsumu'yu itmek yerine tişörtüne sapladığı elleriyle daha da yakına çekmeye çalışıyordu, Atsumu'nun dizlerini zayıflatan bir yetenekle saldırısına karşılık vermek için dudaklarını kullanıyordu.
"Sen," dedi Atsumu nefes nefese. "Sen çok-" Dilini yeniden Hinata'nın ağzına daldırdı, çok fazla dil kullanıyordu, biliyordu, biliyordu, ama- "Nasıl böyle olabiliyorsun da sana karşı koymamı bekliyorsun?"
Zayıf bir inleme kaçtı Hinata'nın boğazından, ellerini daha yukarı, Atsumu'nun omuzlarına kaydırdı. Parmak uçlarında yükseldi, böylece vücutlarını daha sıkı bastırabilirlerdi birbirlerine- ama hâlâ yetmiyordu.
Atsumu Hinata'nın mükemmel, mükemmel bacaklarını avuçlayıp onu duvardan çekmeden yukarı kaldırdı, o eşsiz bacakları beline sarmasını sağladı. Bedenleri sonunda aynı hizaya gelerek boşlukları doldurduğunda Hinata'nın çıkardığı ses dümdüz günahkardı.
"Bekle," diye inledi Hinata ağzının içine, "Bekle, yapamayız- antrenman var, ve sen hiç-" Hiç yapmadın daha önce, kimseyle, Hinata aksine.
Düşüncesi Atsumu'nun tırnaklarını Hinata'nın sert uyluklarında daha derine batırmasını sağladı. "Antrenmana gitmek istemiyorum," diye gürledi. "Seni becermek istiyorum."
"Oh." Hinata'nın dudaklarını hızla terk etti bu kelime, bir nefesten daha fazla, bir şekilde daha titrek. Atsumu yutkundu, her şeye açgözlü, çok daha fazlasına muhtaçtı.
"Sorun mu?" diye mırıldandı.
Hinata yutkundu. Atsumu kanın damarında şiddetle akarken çıkardığı o kükreyişe rağmen neredeyse duyabiliyordu o sesi. Hinata konuştuğunda sesi çok güzel bir şekilde boğuktu. "Emin misin?"
Hayır. Atsumu emin değildi. Şuanda bunu yapmamak için milyonlarca nedeni vardı -yapamamak için- ve hâlâ tek düşünebildiği şey Hinata'ydı, gösterişli ve kibardı, ve eğer Atsumu bu kadar kirli, iğrenç, lanet bir mazoşist olmasaydı ona bakmanın acıtacağı kadar parlaktı. Ve ya o beyaz odada, bu kadar hayran olduğu tek kişi olan büyükannesiyle birlikte oturup onun hakkında şimdiye kadar kimsenin söylemediği, o nazik, iyi şeyleri söylemesi- bunlara inanması? Ona inanması?
Çok fazlaydı. Hinata çok fazlaydı.
Kimse Atsumu'ya Hinata'nın baktığı şekilde bakmamıştı ve Atsumu da bundan fazlasını istemiyordu.
Bu yüzden "Evet," dedi, çünkü bencil p*z*venkin tekiydi, çünkü acımasızdı, çünkü Hinata'yı hak etmiyordu, biraz bile, ve içine düştüğü bu korkunç maskaralıktan aldığı tek şey buysa, en ufak parçasına kadar sömürecekti, bütün anlardan sonuna kadar faydalanacaktı.
Hinata o kadar güzel, o kadar fazla titriyordu ki, Atsumu onu başka kaç yolla parçalayabileceğini görmek için onu yatağa atmaya sabırsızlanıyordu. "Üst kat," diye yalvardı Hinata.
İkinci kez yalvarmaya ihtiyacı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AtsuHina | Ampersand ✔çeviri
FanfictionAtsumu bir iddia üzerine Hinata'ya açılır, sonra her şey dağılmaya başlar. by: infantblue on AO3 Ampersand hayran kurgusunun Türkçe çevirisidir. (Ampersand "&" işaretinin adı.) !! Atsuhina etiketinde #1 derecesi aldı. !! !! hinatashoyo #1!!