12

298 34 10
                                    

Küçük, örtülü bir spoiler: bu bölümün sonu gözlerimi doldurdu :')

***

Sonraki birkaç gün göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti, ve Atsumu, Hinata'nın takımdan uzaktayken bile onun hayatına nasıl zahmetsizce uyum sağladığına şaşırmıştı.

Osamu ile markete gider; büyükannesini garip değil harika bulurdu. Ve ah, günün sonunda şilte çıkarmaya uğraşmama bahanesiyle Atsumu'nun kollarına kıvrılıp yatışı, neredeyse işkence edecek seviyede mükemmeldi bunlar. Burada, memleketinde olmak ve... onunla tamamlanmışlık hissi...

"Bizim bölgemiz ayçiçekleriyle bilinir," derken buldu Atsumu kendini, kelimeler herhangi bir yönlendirme olmadan, herhangi bir sebep olmadan; sadece içindeki koyu, derin bir parça Hinata'nın burayı onun kadar sevmesini çaresizce istediği için dökülüyordu. "Hokkaido'dakiler kadar ünlü olmayabilir, Yamanashi kadar da, ama gösterişli ve parlaklar ve onları bilecek kadar zeki insanları kendilerine çekerler."

Hinata'nın tüm vücudu aydınlandı. "Evet?" dedi umutla.

Atsumu onu öpmek istiyordu. "Evet," dedi acınacak kadar boğuk bir sesle. Boğazını temizledi sonra. "İlkbahar ve yaz aylarında turistlerden payımızı alıyoruz, özellikle festival mevsiminde. Hepsi de ayçiçekli dondurma için çıldırıyor."

"Ayçiçekli dondurma?!"

Atsumu gülmesini tutamadı. "Evet, Aka-san bütün aromaları sıfırdan yapıyor, mor tatlı patates ve karpuz gibi.  Ayçiçeği tohumlarını da kendisi öğütüyor. Büyük başarı."'

Hinata'nın yüzündeki ifade heyecanlı yavru bir köpeği o kadar anımsatmıştı ki Atsumu onun saçlarına ellerini daldırmamak için yumruklarını sıktı ceplerinde. "Sezon bitince gelebilir miyiz sence? Hepsini kendim görebilir miyim?"

Bununla, Atsumu midesinde korkunç bir bükülme hissetti. Korkaklığın ve suçluluğun yüzüne yansımasını engellemek için yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi. "Evet," dedi, ilkbahara kadar birlikte olmayacaklarını biliyordu, bütün bunların onun suçu olduğu gerçeğiyle yaşamak zorunda kalacaktı. "Güzel olurdu."

Hinata yanında yürüdükleri nehrin kenarındaki korkuluğun üzerinde dengesini korudu, tanıdığı tüm insanlar arasında en iyi dengeye sahip olduğunu bildiği için Atsumu onu durdurmamıştı. Hava ekimin başlarına göre hafif soğuktu ancak Hinata'nın absürt sıcaklık ayarlarına göre yeterince ılık olduğu için ince bir kazaktan fazlasını giymemişti.

Böyle çok mutlu görünüyordu, dünyayı umursamadan kasabada hafifçe gezinirken ve kolları hafifçe denge kurabilmesi için iki yana uzanırken ifadesi o kadar sevgi dolu ve huzurluydu ki Atsumu'nun göğsü fiziksel olarak acıyordu. Her şeye gülümsüyor, her geçen yabancıya neşeyle el sallıyordu. Hattın sonuna, eve geri gitmek için artık dönmeleri gereken yere yaklaştıklarında Atsumu'nun bir şey söylemesine gerek kalmamıştı. Hinata beton kenarlıktan yere, yanına atlayıp Atsumu'nun yanında yürümeye başlamıştı, daha önce adım atmadığı bu küçük kasabada çoktan Atsumu'ya uyum sağlamıştı.

"Memleketimi ne kadar özlediğimi unutmuşum," diye itiraf etti Hinata. "Osaka güzel, ve yaşadığımız yer de diğer yerlere göre daha sakin, ama aynı değil biliyor musun? Dağlar, ağaçlar. Çok özlüyorum."

Evet. Atsumu anlıyordu. Burası onun eviydi ve Hinata da buradayken çok daha fazla 'ev' gibi hissettirmesi çok korkutuyordu onu.

Üçüncü gün Hinata ve Atsumu Osaka'ya dönmeye hazırdılar ancak Osamu bir hafta daha kalıp büyükannelerinin eve yerleşmesine yardım edecekti. Onun iyileşmesine yardım edecek tam zamanlı bir bakıcıya geçtiklerinde Osamu şehre bir trenle dönmeyi planlıyordu, istasyondan da onlar alacaktı Osamu'yu.

AtsuHina | Ampersand ✔çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin