13. BÖLÜM

567 51 32
                                    

İvet, şu an çok garip bir haldeyim. Yüzümde ne olduğunu bilmediğim bir alerjiden dolayı kırmızı benekler çıktı. Boyle leke gibi duruyorlar ve KAŞINIYORLAĞR! kafayı yicem en sonunda.

Bide şöyle bir açıklama yapmak istedim. Ben bazı kısımlarda bilerek yazım hataları yapıyorum. Bazı yerlerde ise gözümden kaçıyo ve istemeden yazim hatası oluyo. Yani şöyle bir bilerek bir de bilmeyerek yazım hatası yapıyorum. Bilerek yapıyorum çünkü o kısımları İstanbul Türkçesi ile yazınca böyle tam o hissiyatı vermiyo. Daha çok böyle halkın yuvarlayarak söylediği kelimeleri kullanmayı seviyorum.

Neyse siz okuyun Ehe 🤓
___________________________________________

Reiner ve Bertholdt kendi aralarında fısır fısır konuşuyor. Ama ne konuştuklarını duyamıyorum. Gerçi duymama gerek yok çünkü bu sahnede ne olduğunu biliyorum. Yüksek ihtimalle Keşif Birliği'nin işaret fişeklerini gördüler ve gitmek için karar alıyorlar. Zaten onlarla konuşacağımız bütün konuları da konuşmuştuk.

Ben kendi içimde tahminlerimin doğru olduğuna kanaat getirirken Reiner teçhizatını kullanıp bizim olduğumuz dala gelmişti.

Gözlerimi Reiner'e dikip "Ne oldu? Ne diye geldin?" Dedim bilmezden gelerek. Kesinlikle bizi götürmek için geldiğini bilmiyorum.

"Gidiyoruz." Dedi.

"Neden? Hani geceye kadar bekleyecektik?" Dediğimde soruma "Şimdi gitmeye karar verdik." Diyerek cevap verdi.

Derin bir nefes alıp "Riu, lütfen karşı koymaya çalışma." Dedi.

Şimdi hatırladım da, Eren bu sahnede salak gibi Reiner'in üzerine atlayıp ona vuruyordu falan. Uf aşırı komikti o sahne. Şimdi ben onu yapmak zorundayım. Neden diyeceksiniz biliyorum.

Eren Reiner'e bu sahnede zorluk çıkarttığı için Keşif birliği onlara iyice yaklaşıyordu. Hatta Reiner Eren zorluk çıkartmasaydı böyle olmazdı gibisinden bir şey diyordu. Tam hatırlamıyorum o cümleyi ama neyse. Yani demem o ki, bu rezilliği yapmak zorundayım...

CRY ಥ‿ಥ

Bir iki adım geriye gidip anlımı ağacın gövdesine yasladım ve "Biri beni öldürsün lütfen." Dedim. Son kurtulma çabalarım da bir işe yaramadığına göre hadi şu rezilliği yapalım.

Yavaşça Reiner'e dönüp baktığımda bana mala bakar gibi baktığını fark ettim.

Ben lisedeyken beni sinir eden herkese uçan tekme atarım görürsün derdim ve asla da atmazdım çünkü üşenirdim. Şimdi bunu Reiner'in üzerinde kullanacağım.

Haydin bismillah!

Koşarak ona ilerleyip uçan tekmemi ona geçirdim. Tabi o yere yapışınca ben de dengemi kaybetmiş onun üzerine düşmüştüm.

Lan ben bu çam yarması yıkılmaz sanıyordum! Nasıl işe yaradı lan?!

Hayır yani şimdi Reiner'in baklavalarının üzerine düştüm çok da kötü değil ama şu an böyle mal gibi durmamam gerek.

Bileklerime kadar çıkmış olan kollarımla ona vururken "Beni! Nah! Götürürsün! Lanet! Kas! Yığını!" Diye sayıyordum.

En sonunda kollarımı yakalamış ve ona vurmamı engellemişti. Tabi ben kollarımı kurtarmaya çalışıyorum.

Hayır yani bu ne? Ben daha demin bu çocuğu döverken (!) neden şu anda kolumu kurtarmaya çalışıyorum?

"Riu! Rahat dursana! Alt tarafı zorluk çıkartma dedim! Neden sürekli zıttını yapıyorsun?!"

Reiner dikleşmiş ben de ağaç dalının üzerine göt üstü düşmüştüm. Göt üstü düşünce bir an boş bulunup kollarımı kurtarmaya çalışmayı bırakmıştım.

𝐇𝐞𝐫𝐞 𝐈̇𝐬 𝐓𝐡𝐞 𝐏𝐞𝐫𝐟𝐞𝐜𝐭 𝐒𝐢𝐬𝐭𝐞𝐫 ༒︎ ℝ𝕖𝕚𝕟𝕖𝕣 𝔹𝕣𝕒𝕦𝕟༒︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin