Bizleri güçlü kılan şeyler adına.

358 26 53
                                    

Batu Akdeniz - Ona GitmeKim Kwang Seok - Becoming Dust

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Batu Akdeniz - Ona Gitme
Kim Kwang Seok - Becoming Dust

Bundan birkaç ay öncesinde birileri bana hayatımdan trajedik bir örnek vermemi istese muhtemelen şimdiki kadar iyisini bulamazdım. Bizzat beni ilgilendiren bir konu dahi değildi fakat avukat arkadaşımın gerginlikle oturduğu koltuğumuzda tırnaklarını kemirdiğini gördükçe sanki o trajedi açlığını dolduran benmişim gibi hissediyordum. 

Gece, geç bir saatte deli gibi ağladıktan sonra sızıp kalan bir çocuğu ve birkaç kişiyi daha gidecekleri yere kadar bırakmıştık ve doğrusu o kadar yorgunduk ki kendimizi de evlerimize attığımız anda, daha Johnny'yle doğru düzgün konuşup öpüşemeden hemen uyuyakalmıştık. Sanırım alkol üzerine bir şeyler yemek ters tepmişti. Çünkü yalnızca biz değil eve her giren kendini bir köşeye atıp sızmıştı.

Fakat biz bu kadar yorgunken ve gidilecek koca bir kamp yolu varken avukat arkadaşımın nasıl olup da sabahın bir körü bizi oturma odasına toplamayı başardığını bilmiyordum. Saçım başım dağınık, neye uğradığımı şaşırarak yataktan çıkmıştım. Doyoung Johnny'yle yattığımız odaya dalıp ikimizi de uyandırma pahasına beni deli gibi sarstığı için mecburen o da uyanmıştı ve oturma odasına gitmek için bir süre kendime gelmeye çalışsam da pek başarılı sayılmazdım. Ya çok sersemdim ya da her şey zaten tuhaf ilerliyordu ve ben de bu yüzden yeterince algılayamıyordum.. Çünkü Taeyong ne zaman geldiğini bilmediğim bir şekilde koltukların birinde uyanmaya çalışıyordu. Battaniyeleri üzerine sarmış, üşümemek için savaş veriyor gibi açabildiği tek gözüyle etrafı süzüyordu. Onu ilk kez bu kadar uykulu görüyordum ama saatin sabah yedi olduğunu fark ettiğim zaman sebebini de yeterince anlamıştım. Doyoung sabahın yedisinde evimize gelmiş, gerginlikle dolup taşarken beni uyandırmıştı. 

Tanrım, kesinlikle bir bok yemiş olmalıydı. 

Yuta odalarının kapısını açıp çatık kaşları ve toplamaya çalıştığı saçlarıyla odadan çıkarken odanın iç tarafından üzerine fırlayan tişörtü tutamadan kumaş yeri boylamıştı. Ama sonra aynı çatık kaşlarıyla eğilip tişörtünü yerden aldıktan sonra hızlıca üzerine giymesini izlemiştim. "Sabah sabah derdiniz ne sizin?" Benim odadan çıkmaya çalışırken sehpaya çarpamam yüzünden uyandığını düşünüyordum ve bundan memnun olmadığı da her halinden belliydi ama onun aksine Çinli arkadaşım sadece uykulu uykulu kafasını kapının arasından uzattığında Yuta hiç beklemeden mutfağın yolunu tutmuştu. 

"İnan bana derdimiz ne hiç bilmiyorum ama öğreneceğimizi umut ediyorum." Taeyong bacaklarını kendine çekerek Johnny'nin koluna doğru yaslandığı zaman başını da omzuna koyup Doyoung'a doğru dönmüştü ve aramızda insana benzeyen tek kişinin Johnny olduğu ayrıntısını geçmem gerekiyordu. O da muhtemelen feci fiyakası ve benim gözümü alamadığım yüzüyle ilgili bir durumdu yoksa herhangi bir insanın sabahın yedisinde, uykudan uyanır uyanmaz iyi görünebileceğini mantığım kabul etmiyordu. Dahası Doyoung bile bizden farklı değildi. Uyumadığı anlaşılan kan çanağı gözleriyle karşımızda oturuyordu ve bacağını sallarken biraz sonra bayılıp kalacakmış gibi yorgun görünüyordu. 

Marmellata - johnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin