Sona kalan.

583 59 71
                                    

One Direction - 18

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

One Direction - 18

"Sona kalan hoşlandığı kişiyi arar." dedi Taeyong heyecanla. Gözlerinde ki ışıltılar bile bok yolunda olduğumuzu ele veriyordu. "Ve bir itirafta bulunur."

"Ya hoşlandığımız biri yoksa?" Zavallı arkadaşım avukat olabilmek için çalışmakla kafayı öyle yemişti ki sahiden de özel hayatına ayıracak vakti yoktu. Hoşlandığı biri olmasını geçin nasıl insanlara ilgi duyduğunu bile bilmediğine emindim.

"O zaman gidip sevgisiz ve ilgisizim ilanı ver." İkisinin arasında ki bu tuhaf gerilim ne zamandan beri sürüyordu bilmiyordum ancak Taeyong ve Doyoung çok çabuk kaynaşmışlardı.

"Yeterince sevgi ve ilgi görüyorum."

"Ama sevişemiyorsun."

Doyoung agresifçe derin bir nefes aldığında ters bakışları saç örgüsüyle oynayan Taeyong'daydı. "Bu adamı kim buldu? Çok mu aradınız?"

"Kıskançlık yapma."

Birbirleriyle olan atışmaları farklı bir boyut kazandığında çakılı kaldığımız yemek masasından ayrılamıyorduk. Üzerini toparlamış, tek tek ellerimizi yıkamış hatta çiş sırasına bile girmiştik fakat yeniden toplanma yerimiz masa olmuştu. Neredeyse gece yarısı olmak üzereydi ve masa bira kutularıyla dolup taşmıştı. Jeno'nun sağlam bir içici olduğunu da böyle anlamıştık. Taeyong sayesinde hepimizden daha çok içmişti ve şu anda benden daha iyi durumda olduğunu görmek zor değildi. Hafifçe mayıştığım için içmeye kısa süreliğine ara vermiştim. Zaten bok gibi bir içiciydim. Sarhoş olmamak için elimde ki bütün kozlarımı kullanacaktım çünkü rezil olamayacağım bir gündeydik. Üzerine Taeyong'un bitmek bilmeyen oyunlarına katılım zorunluluğu gösteriyorduk çünkü her birimizi hakkımızda bildiklerini söylemekle tehdit etmişti. Açıkçası hakkımda en fazla ne bilebilir ki diye düşündükçe saçma bir sürü şey buluyordum ve karşımda hoşlandığı çocuğun geçmişini ezbere anlattığını hatırlayınca Taeyong'u biraz ciddiye almam gerektiğini fark etmiştim.

Ortaya koyduğumuz koca bir tencerenin içine iki kutu bira boşaltmış, sanki alkolün içine batıp çıkmıyormuşuz gibi viski ve cinle karıştırmıştı. En sonunda limon suyunu boca ettiğinde bu şeyi içmeye çalışırken öleceğimizi düşünüyordum. Eğer ölmezsek de alkol komasına falan girecektik. Ancak o ne yaptığını gayet iyi biliyor gibiydi. Küçük bardaklarımıza teker teker yaptığı karışımı doldurup önümüze koyarken de oldukça keyifliydi.

Şeytanın zehrini kim en son bitirirse hoşlandığı kişiyi arayacak ve bir itirafta bulunacaktı. Bardağı yutmam gerekse bile en sona kalmayacaktım çünkü bu mayışık halimle ne itirafı yapacağıma güvenmiyordum. Teker teker telefonlarımızı masanın üzerine bırakırken gözlerim beni izleyen Johnny'e kaydı. Üzerinde ki gömlek onu rahatsız etmesin diye dolabımda bulduğum en büyük sweatshirtü ona vermiştim. Aniden bir kaç yaş küçülmesini beklemiyordum fakat hala çok yakışıklıydı.

Marmellata - johnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin