Bizim küçük apartman dairemizin karşısında, yaşadığımız semtin en ünlü restoranı olan Santiago'nun yönetici şefi oturuyordu ve ben ondan nefret ediyordum. Kendisine taktığı ismiyle tüm mahalleye buram buram kendini beğenmişlik yayıyordu ve ben her s...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Batu Akdeniz - Artık Bi' Manyağın Var
Sanırım Johnny'yle karşılaşmasaydım ve yollarımız bir şekilde kesişmeseydi, hissetmekle ilgili pek çok şeyi kaçırmış olacaktım. Başka biri beni sevmeye ikna edebilir miydi, dalga gibi çarpıp geçen bu duyguların içinde gözlerimi dolduracak kadar içime işleyebilir miydi diye düşünmüyordum bile. Yanılıyor olabilirdim, yolun yarısına dahi gelmeden ilerisi hakkında emin olmak, olasılıklarda yatan alternatif yolları görmezden gelmeye benziyordu. Ancak büyük ihtimalle hiçbir ilişki benim için bu kadar özel olamayacaktı. Çünkü o benim en saf dönemlerimde en saf duygularımın arasına sızmıştı. Ve ben büyürken o duygular buruk da olsa benimle kalmışlardı. Geçip gittiğini düşündüğüm zamanlarda bile ince sızılar halinde içimde yer edinmişti ve Johnny aslında hiç bitmemişti. Belirli bir süreye dökmem gerekirse altı senedir bir şekilde aklımdaydı. Şimdiyse yanımdaydı. Bana sarılıyordu ve sırtım göğsündeydi. Jaemin yanıma çok sık sızmasına rağmen ilk defa biri yanımda yatarken bu kadar deliksiz uyumuştum. Belki uzunca bir süre uykuya direnip konuşmaya devam etmek istememizden dolayıydı belki de hareketli bir yılbaşı akşamı geçirip yorulduğumuz içindi ama neticesinde onun kollarındaydım ve bunun düşündüğümden de iyi olduğu gerçeğiyle baş başaydım. Saat kaçtı, ev ne durumdaydı ve kim ne yapıyordu bir fikrim yoktu. Tek bildiğim Johnny'nin de uyanık olduğuydu. Çünkü karnımdaki eli tişörtümün üzerinden tenimi okşuyordu ve sabah sabah hayatımın en soft olayını yaşıyordum. Uyuduğumu düşünerek ses çıkarmadan sadece karnımı okşuyor olması beni nasıl bu kadar etkileyebilirdi diye bir düşünce savaşı başlatmayacaktım. Bu adam açıklayamayacağım pek çok şeyi bana bir bir hissettiriyordu. Ve inanın bana ne ara ona karşı bu kadar girişken ve düşkün olduğumu bilmiyordum fakat sırf uyanık olduğumu bilsin de karnımı okşamak yerine bana daha çok yaklaşsın diye hafifçe geriye dönmüştüm. Şeytanlarımdan biri bana sen yüz yılın en büyük sürtüğüsün diye bağırıyordu diğeri ise içimi rahatlatmaya çalışıp sadece cilvelisin diyordu. Asla cilveli değildim. Bu durumda yüz yılın sürtüğü olmaya daha yakındım.
Johnny ona dönmemle birlikte elini belime kaydırıp beni yatağın içinde kendine doğru çektiğinde kollarının arasına girmekte zorlanmadım. Henüz yeni uyandığım için uykunun bütün etkilerini üzerimde taşıyordum ve bu yüzden gerinip yüzümü göğsüne gömerken de biraz daha yatmak hakkında düşünüyordum.
"Günaydın." Sesi her zamankine göre daha değişikti. Sanırım o da yeni uyanmıştı ve bu bir insanın sesini ne kadar değiştirebilirse Johnny'nin sesini de o kadar değiştirmişti. Eğer biraz arsızlığıma denk gelmiş olsaydı bunun ne kadar seksi olduğunu yüzüne söylerdim. Ancak sadece masum bir çocuk olup yüzümü göğsünde tutmaya devam edecektim. Evet, göğsünde. Çünkü çok güzel kokuyordu. Üstelik sıcak ve rahattı. "Günaydın"
Bir kedi olmadığım konusunda anlaştığımızı biliyordum fakat anlardınız ya sevgili olduğumuzu söylediğimiz andan bu yana sadece saatler geçmişti ve ben ona sokulmaktan kendimi alamıyordum. Nitekim onunda bundan hoşnut olduğunu anlamak zor değildi. Belimdeki eli sırtıma çıkıp beni sarmaladığında tüm gece kolunun üstüne yatabilmiş olmamı düşünüyordum. Ben, başım yastıktan biraz kaysa rahatsız olan bir tiptim fakat resmen böylece yatmış ve uyumuştum. "Çok mu geç uyandım?"