Şekersiz - En Güzel Yaşımdı
İnsan hayatının pek çok noktasında bir uçurumdan yuvarlanıyordu. O uçurumun başında onu tutacak biri varsa şanslıydı, en azından yukarı çıkabilme ihtimali vardı. Ancak bazen tutacak bir insan yerine itecekler de olurdu ve bu en kötü ihtimaldi. Düşmemek için direndiğiniz o yerde tutunacağınız her bir dalınızı kırıp parçalıyorlar, acımasızca düşüşünüzü izliyorlardı. Johnny'nin lisede acıyı keşfetmeme sebep olan tutumu aslında her şeyin başlangıcıydı. Onunla bir kalp kırıklığı yaşamıştım fakat girdiğim depresyon daha farklıydı. Öncüsü o olmuşsa bile sebeplerim kendimle ilgiliydi ve bu depresyon sürecinde beni tutan tek kişi Doyoung'du. Benden önce liseyi bitirip gittiğinde bile yanımdaydı, iyi olmam için daima destek olmuştu. Sayesinde çok şeyi atlatmıştım.
İçinde bulunduğum bu buhran dolu durumda korkmamın sebebi buydu. Tekrardan kırılabilirdim, darmaduman olabilir parçalara ayrılabilirdim fakat tekrardan depresyona giremezdim. Hayatımdan iki sene çalan o ruh haline tekrardan dönemezdim bu yüzden anlatmamak için bu kadar beklemiştim. Baştakine karşı yürüyen direnişçilerden farkım yoktu ve her direnişin sonunda olduğu gibi iki tarafta kendinden bir şeyler vermişti. Ve bu günün sonunda iki taraftan biri bir şeyler kazanacaktı. Çünkü direnişlerin doğası buydu. Fakat kazanamayan o tarafa ne olacağını bilmiyordum.
Bana bakan üzgün gözleri kalbimi yoruyordu. Benim yüzümden üzülüyordu, onu üzüyordum ve bu sandığımın aksine hoşuma gitmemiş doğru sandığım yalanlarımı başıma yıkmıştı. Ondan nefret ettiğimi düşünerek kendimi avuttuğum günler acısını böyle çıkarıyordu belki de. Gerçekleri hiç acımadan yüzüme çarpıyordu. Bir insanın kendini kandırması kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biriydi çünkü kendinden kaçardı ve ben acımdan, dönüp bakmadan kaçmıştım. Ancak gerçeklik böyleydi. Yakanızdan tutar çeker ve ne durumda olduğunuza bakmadan, sizi yine kendinizle vururdu. Vurulmuştum. Unuttuğumu, aştığımı, çözdüğümü düşündüğüm bu adamı geride bırakamamıştım. Onu kalbimden biraz bile silememiş miydim sahiden?
"Lisedeydik."
Gözlerine bakabilecek gibi hissetmiyordum. Boğazımda ki bu iğrenç his kendimi acınası hissetmeme yetiyordu ve gözlerine bakarsam bu his gözlerimden taşıp gider diye korkuyordum.
"Sen son sınıftaydın, bense ikinci sınıfa yeni geçmiştim."
İçimi çekmek, göğsümün orta yerinde ki bu yangından kurtulmak istiyordum. Stresten avuçlarım dahi terlemişti ve seçeceğim kelimeleri on defa düşünüyordum. Zaten nasıl anlatacağımı bilmiyordum, böyle düşündükçe işim daha da zorlaşıyordu.
"Ben... ben senden çok hoşlanmıştım Johnny." Her ne kadar bakamayacağımdan emin dahi olsam bakışlarım yüzünü bulmuştu. Bunları söylerken onu görmek istiyordum. " O kadar çok hoşlanmıştım ki üstesinden nasıl geleceğimi dahi bilemiyordum. Her gün sana söylemek için cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Ne aptalsam.. o zamanlarda bir erkeğe senden hoşlanıyorum demek bu kadar kolay değildi." Sonlara doğru sesim kısıldığında ve gözlerim yanmaya başladığında devam edebilmek için sertçe yutkunmam gerekmişti. Canımı fena halde yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marmellata - johnjae
FanfictionBizim küçük apartman dairemizin karşısında, yaşadığımız semtin en ünlü restoranı olan Santiago'nun yönetici şefi oturuyordu ve ben ondan nefret ediyordum. Kendisine taktığı ismiyle tüm mahalleye buram buram kendini beğenmişlik yayıyordu ve ben her s...