16.👑

712 110 77
                                    

Ruhları yaralı

O günden sonra Jimin'e iznini almadan verdiğim mühürümüzün üzerinden iki hafta geçmişti. İki haftadır sarayda benim odam'da yatıyordu. Bazen gelen sancılar onu ağlatsada bana belli etmemek için her şeyi yapıyordu.

Bir anda verdiğim mühür yüzünden bana sinirlenmişti. Çünkü o ölürse çok üzüntü çekeceğim için mühürümüzü kabul etmemişti. Ama o etmesede ben ediyordum. O yoksa benim hayatta olmamın amlamı yoktu. Ben onu seviyordum. Ve bizi iki hafta önce bührümüzşe bağlamıştım.

Onun çektiği sancıları, benden sakladığı düşüncelerini okuya biliyordum. Ama okumak, hissetmek can yakıcıydı. O öleceğini düşünüyor ve bebeğini bana bırakacağını düşünüyordu. Ama o yoksa ben bu dünyayı ne yapıyım. Onu ölümüne sebep olacak bir bebeği neyleyim.

Ben Park Jimin'i yani bir ay sonra bütün halkın arasında ona kraliçe ünvanını vereceğim kişiyi her şeyden fazla istiyordum. Onu düşünürken kalbime aniden büyük bir acı saplanmasıyla göğsümün üzerine elimi koydum. Mührü sızlıyordu. Bebek vücudundaki yaraların iyileşmesine izin vermiyordu.

Bedenime hızla yükselen sinirle gözüm dönüyordu. Canım yanıyordu yatakta kıvranan bedenini düşündükçe aklımı kaybediyor kendime dur diyemiyordum. Bedenimde meydana gelecek bir alev vardı. Ama doğru kişi bilinmiyordu. Karşımda olan bedenlerin yanına ilerleyip sinirle ellerimi masaya vurdum.

"Sakin ol Taehyung." namjoon'un sakince söylediğiyle gözlerim ona doğru döndü.

"Beni artık bekletmeyin! Bebek üç aylık oldu! Hala daha kürede o kişiyi arıyorsunuz! Ama haftalar geçsede bulamıyorsunuz! Siz beni anlamıyormusunuz? Deltamın ve benim sabır taşım çatlıyor! Bulun artık yoksa deltama dur demem!" kükreyerek dediklerimle, gözlerim yeşile dönecekken bir bağırtı koptu. Gri saçlı genç ayağa kalkıp bağırmaya başlamıştı.

"BULDUM BÜYÜYÜ BAŞLATANI BULDUM!" dediğiyle anında gözlerim onu bulmuştu.

"Kim bu kişi yoongi bunu söyle bize." eşinin konuşmasıyla küreyi gösterdi.

"Bakın orada geçmişte var olan gencin kürek kemiklerine kılıcı batıran kişi." gözlerim anında küre'ye döndü. Kürede onların ölüm günü oynuyordu. Her şey saliselik ilerlerken gözlerime son an takılı kaldı ve o an her şey yavaşladı.

Alfa omegasının mührünü öperken o kişi gizlice gelip kılıcı sokuyordu. Alfa arkasına dönemeden ikinci kılıç darbesiyle son kelimelerini söyleyip omegasının göğsüne yavaşça başı düşüyordu. Sonra bir şey oldu küre bunu yapan o kişiye çevirdi kendini. Gördüğüm bedenle gözlerim açıldı. Bedenim titredi. Bu kadarmı iğrenç bir mahluktu.

"Bu... Bu doğru mu?" yaşadığım şokla dudaklarım aralanmıştı. Jimin bunu öğrenirse yıkılırdı.

"Heyy! Delta benim kürem yalan söylemez. Hain diye bu kişiyi gösteriyorsa bu kişidir. Sırtına en iyi büyülü kıkıcı soktuğunu görmüyormusun. O kişi kıskançlığı yüzünden büyüyü yapan, laneti başlatan bu kişi. Bir başka evreye gidelim. Geçmişteki bedenin dudaklarının arasına gizlice kimse bilmeden büyülü ilacı verip Jimin'i öldürdüğünü iyi izle."

Söylediklerini şokla dinliyordum. Ne büyülü ilacı ben neler öğrenecektim. Kürenin tekrar değişmesi ile izlemeye başladım. Yıllar-yıllar önceki dizaynı görmemle fark ettim. Bu saraydı kürenin gösterdiği yer.

Yatakta yatan Jimin'in başına ikizinin gelmesi ile gözlerimi korku ile açtım. Yanıma gelip duran ölü bedeni fark etmemle ona döndüm. Taki o bana bakmıyor bilmediği geçmişini izliyordu. Gözlerim tekrar küreyi buldu. Başında büyü söylemeye başlayıp dakikalar sonra uyuyan bedenin ağzına beyaz toz döküp, ağzından çıkarttığı siyah dumanı uyuyan bedene sokmasıyla kanım donmuştu.

O an anlamıştım. Geçmişte laneti durduramayıp küçük bedenin dokuz ay sürmeden ölmesini. Çünkü tek büyü unutma büyüsü değildi. Yanımda acımasız ama ağlayarak küre'ye bakan tarihim bu yüzden sormuştu 'lütfen neyin var söyle bana omegam' o da bilmiyordu çünkü gizlice verilen ilaç büyüsünü. Kulağımda metalik ses hissetmemle kulağımı ona verdim.

"İntikamımızı al Taehyung." kulağıma fısıldaması ile sadece gözümü açıp kapadım. O sırada yanımda duran beden yok olmuştu.

"Şimdi, şimdiki zamanda kimsenin haberi olmadan senin Jimin'e yapılan hançer büyüsüne bak." gözlerim konuşurken ona dönmüştü. Ama dediği ile anında tekrar küre'ye dönmüştü.

Bu o geceki izlediğimdi. Bana gösterilendi. Gizlice karnına sokulan hançerle saniyeler boyunca nefessiz kaldığı andı. İzlemek yüreğimi dağlıyordu. Elimi kalbime koyup içimden 'dayan' dedim. Yüreğim, yüreğimizi soğutacaktım. Bunu biliyordum. Ne olursa olsun Jimin'imi kurtarmalarını emredecek kadar onları kıstıracaktım.

Asla olmayacak bir olaydı, çünkü sandıkları kadar güçsüz değildi,
karşılarında ki taş olmuş bedenler.

"Yani demem o ki büyücü anne ve kardeş. Eminim ki Jimin'in bu zamana kadar hayatı zor olmuştur. Bunun için tanrıya dua edeceğim. En iyisini o bilir ve yapar. Sizi bu beladan kurtarması için şuan dua etmeye gideceğim." dedikleri ile arkama dönüp alnımı tuttum. Ben deli oluyordum.

"Beni delirtme yoongi. Sen büyücü değilmisin? Büyüyü durdur kimin yaptığını bulduk. Şimdi laneti tamamı ile durdur." alnımı içimde hissettiğim sinirle ovarken konuşuyordum. Çünkü artık dayanamıyordum.

"Ellerindeki güç çok büyük göründüğü gibi değil. Yıllarca bir laneti sürdüre bilen birileri asla kaybetmek istemez. Şimdi Jimin'e gelirsek." dediği ile anında ona döndüm. Kürede kıvranan küçük bedeni görmemle tekrar canım yandı. Soğuk terler döküyor günden güne soluyordu.

"Şimdi büyücülerden önce omeganın birazda olsa ağrılarını dindirmemiz lazım. Yoksa doğuma kadar dayanamayak. Ve anladığım kadarıyla bebeği ölse bile doğurmak istiyor. Bebeği dediğin gibi karnından söküp alamam. çünkü bebekte yıkım ve intikam gücü var. Babasını karnından zorla alınamaz." benim gibi alnını tutup daha sonra hoseok'un elini tuttu.

"Bebek kesinlikle normal değil. Fark ettiysen Jimin'in karnı normal bir hamilelikten daha büyük. Çok hızlı gelişiyor yani beş aylık iken doğa bilir. Çünkü zamanla Jimin'in karnında bulunan amniyon sıvısı tükenecek. Ve normal bir bebekte olsa ölmesi gerekirken bebeğiniz yaşayacak. Ama beş ay içinde jimin malesef." dediği ile mührümüzün sızladığını hissettim.

"Ne yapabilirim peki. Herkes ölecek gibi davranıyor. O ölmeyecek ben inanıyorum. İntihar edeceğim gün beni nasıl hissettiyse o günde hissedecek. Çünkü o olmadan yaşayamam." seokjin hyung elini omzuma koyup sıvazlamasıyla gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Ağlama lütfen şuan dik durmanın zamanı. Şimdi bana siyah yarasa çiçeği ve hint Okyanusu'nda bulunan kanlı tahta ağacından bir litre kan getirin. Jimin'in sızılarını dindirecek şifalı bir çay yapacağım." dedikleri ile ağlarken hızlıca başımı salladım. Namjoon hyung bununla birlikte konuştu.

"Hadi sen omeganın yanına git, gereken her şeyi biz halledeceğiz." dedikleriyle sadece başımı salladım. Yıkılmıştım kesinlikle. Ben kral Kim Barnes Taehyung bir kez daha yıkılmıştım. Elim kalbimin üzerinde yürümeye başladım. Askerler arkamdan yürürken kapının yanında duran askerler saygıyla eğilip kapıyı açmışlardı.

"Bana güvenin majesteleri onların sonu bebeğin doğduğu gün olacak." büyücü Yoongi'nin kapıdan çıkacağım anda konuşmasıyla saniyelik duraksamıştım. Ama beklemeyip yürümeye başladım. Bebeğin doğumunu düşünmek istemiyordum. Bebeğin doğumu Jimin'in ölümüydü. Bunun olması ise tahtın abime kalıp yıllar sonra oğlumun yeni kral olması demekti.

Omega yoksa alfa yoktu. Alfa yoksa omega yoktu.

Omega yoksa delta yoktu. Delta yoksa omega yoktu.

Bizim başlangıcımız bir yazılmışken, sonucunda bir yazılmıştı.

Bizler ruh eşiydik. Ruhum nereye giderse bende oraya giderdim.

Böyle bir bölüm, vmin'siz oldu ama yapacak bir şey yok olması gereken bu.

Bir dahaki bölüm vmin.

Finale son 4 uzatmak her şeyi saçmalatır kısa ve öz.

Umarım beğenirsiniz.

Обійми мене, Так лагідно і не пускай...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin