İyi okumalar...
"Hayır, anlamıyorsun!" diye haykırdı Jimin. "Onu içeri kapatmak bir çözüm değil ama..." Duraksadı. Evinin kapısını yeni fark etmiş olmalıydı. Yüksek sesli bir kahkaha döküldü dudaklarından, yaslandığı kapı da aynı anda açılmış ve Jimin'in yeri boylamasına neden olmuştu.
"Yine içti, sarhoş olmayı gerçekten seviyor." Jungkook'un içten gülümsemesine bir karşılık dahi vermedi Taehyung. Ev arkadaşının girişteki döşemeye yapışan bedenini kaldırmak asıl önceliğiydi. Jimin bayılma aşamasına gelmemişti, en azından kaldırıldığında Taehyung'a sıkı sıkı sarılmaktan gocunmayan hali bunu gösteriyordu. "Ya da senin ilgini seviyor." diye homurdandığını duydu Taehyung Jungkook'un.
"Baksana." Lafa girişi o kadar sertti ki kapının dışındaki çocuk bir an tereddüt etti. Ancak mimarın yüzünde rahat bir ifade vardı. "Onunla ilgilenmen mümkün mü? Yani gitmen gereken bir yer falan yoksa tabi."
"Ah, yok. İlgilenebilirim elbette." Onun içeri geçmesi ve ayakkabılarıyla montundan kurtulmasını izledi. Dış kapıyı ardından kapatırken Jimin'i tutmak için kollarını öne uzatmıştı. "İstersen bana ver ağırlığını. Ben onu içeri taşırım."
"Teşekkürler." Jimin'i ona bırakıp odasına gidecekti ancak Jungkook'un sorusu durdurdu adımlarını.
"Aranızda bir sorun mu var?" Bir sorun olmadığını, sadece çalışması gerektiğini söyleyecekti ki bakışları ikisini bulduğunda istemsizce yumruğu sıkılı kaldı. Jimin'in burnu neden o çocuğun boynuna o kadar yakındı ve neden çocuk onun belini sımsıkı sarıyordu ki? Jimin sızmış falan değildi. Etrafı inceliyor, gevşek bir şekilde anlamsızca sırıtıyor ve gayet de konuşabiliyordu. Jimin, olan her şeyi algılayabiliyordu.
"Tae? Bana küs müsün?" Onun çocuksu ses tonuna göz devirmemek için kendini çok zor tuttu. Tanrı aşkına, 27 yaşında yetişkin bir erkekti. Böyle davranabileceği çağı çoktan atlatmıştı.
"Değilim Jimin. Çalışmam gerek." Bir kez daha arkasını döndü ama gecenin 11'inde ev arkadaşı tüm daireyi inletecek derecede bağırmaktan gocunmamıştı.
"Benimle ilgilensen ölürsün çünkü değil mi?" Jungkook onu susturmak adına sessiz olmasını fısıldadı. Jimin ona kaşlarını çatmakla yetinmişti. Ve mimar bir kez daha onlara döndü, bu sefer üzerlerine de yürüyerek.
"Jungkook, desteğini istedim farkındayım. Ancak gerek kalmış gibi görünmüyor. Jimin zaten şimdi uyur. Burada kalman benim için sorun değil..." Devam edeceği, kanepeyi hazırlayabileceğini söylemek üzere olduğu cümleyi durdurdu Jungkook.
"Ah, gerek yok. Evim çok uzak değil. 15 dakika yürüyerek oraya varabiliyorum. Vardığımda Jimin'e mesaj atarım, endişelenme. İyi geceler."
El sallamış, çıkış kapısına yöneldiğinde de bu konuda rahat olduğu belli bir şekilde evden çıkmıştı. Jungkook bu söylenene alınmamıştı. Jungkook gerçekten önce yardımının istenmesine ve sonra bunun gereksiz bulunmasına takılmamıştı. Jungkook anlayışlıydı ve yine aynı Jungkook Jimin'e hyung demiyordu. Taehyung'un fark ettiğiyle bakışları irileşti. Geçen sefer Jimin'i bıraktığında ve daha sonrasında evlerine geldiğinde onun Jimin'e hyung dediğinden emindi. Dişlerini sıkarken kollarında tuttuğu Jimin omzunu dürtmüştü.
"Hey, neye sinirlendin böyle?" Koridora yöneltti Jimin'i. Sorusunu cevaplamamayı yeğlerdi. Çünkü ne diyecekti ki? Jungkook neden sana hyung demiyor? Böyle bir saygısızlığı nasıl yapabildi? Bunu yapmasını sen mi istedin? Aranızda bir şey mi var? Sorular gitgide kafasında büyürken her şeyin çok kolay değişebileceğini düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
numb ~ vmin
Fanfiction"Ondan hoşlanıyorum." "Bu beni neden ilgilendiriyor?" "Senden başka anlatacak kimsem yok çünkü."