İyi okumalar...
"Jimin, bana yardım etmek ister misin güzelim?" Jimin kaşlarını kaldırdı. Tereddütlüydü, Taehyung'u mutfak tezgahına kadar takip etmek ve burada kalıp iş arkadaşını korumak arasından sevgilisini seçmesi için adamın göz kırpması yetmişti. Taehyung arkasından gelen kısa boyluya döndü. "Yemeğe Jungkook'un geleceğini söyleseydin keşke bana da."
"Özür dilerim, Doyeon dalga geçiyor sandım ben. Nereden bileyim gidip çocuğu gerçekten yemeğe çağıracağını?" Jimin'i belinden çekmiş, tezgahla arasına sıkıştırmıştı. "Taehyung, ne yapıyorsun?"
"Hiç. Sadece senin önceden hoşlandığın çocuğun evimize yemeğe gelmesi biraz sinirimi bozuyor. Beni anlıyorsun değil mi Jimin?" Kollarını onun boynuna sardı diğeri.
"Hayatım ama ben sana söylemedim mi senden hoşlandığımı? Nereden açıldı bu konu yine?" Kaşları çatıldı Taehyung'un.
"Jimin, bunu bana sarhoşken söyledin. Sarhoşken neden yalan söyleyesin?" Jimin burnunu onun yanağına yasladı.
"Peki şimdi neden sana yalan söyleyeyim? Çok kısa süreli bir hoşlantı için fazla düşünüyorsun Taehyung. Benim böyle biri olduğumu mu sanıyorsun cidden?" Gözlerini aralarında sohbet eden ikiliye çevirdi kısa boylu. Ardından Taehyung'a döndüğünde yüzü oldukça ciddiydi. "Şimdi bunu tartışmayalım. Tartışacak bir konu bile yok aslında ortada ama gerginlik yaratmak istemiyorum. Yemeğimizi yiyelim, yalnız kaldığımızda istediğin şeyin hesabını sorarsın."
"Bekle." derken kolunu tuttu Jimin'in. Belinden tutup kendine çekmişti sevgilisini. "Özür dilerim. Sadece o konuşmadan sonra Jungkook'la ilk karşılaşmam Jimin, sevgilim olduğunu düşünerek ne yapmam, nasıl tepki vermem gerektiğini bilemiyorum. Yani kıskanıyorum çünkü sana bir şekilde bunu hissettirebildi. Ama öte yandan da kıskanmaya hakkım var mı emin değilim, sonuçta sana geç kalan kişi benim." Jimin gülümsediğinde içi rahatlamıştı. Taehyung'un göğsüne avcunu bastırıp arkasında kalan ikiliyi gösterdi.
"Bırak bunu da şunlara baksana. Jungkook benden dolayı değil ama çok sevgili kuzeninden dolayı bizimle sık sık görüşecek gibi duruyor."
Taehyung kısık gözlerle onları izlerken Doyeon Jungkook'un koluna dokundu. Sıradan muhabbetler ve Jungkook'un iş hayatının nasıl geçtiğiyle ilgili konuşmaların ardından asıl merak ettiği konuya geçmek için sabırsızlanıyordu kız. Ancak nasıl sorabilirdi ki? Jimin'in Taehyung'la çıktığı ve Jungkook'la aralarında bir şey olamayacağı bir gerçekti. Yine de bu kaslı çocuğun tercihlerini göstermiyordu, Jimin olmasa bile bir başkası olabilirdi hayatında. Duruşunu dikleştirip sormaya karar verdi.
"Jungkook? Yakışıklı çocuksun, gay misin sen?" İri gözleri daha da irileşince Doyeon'un paniklemesi çok sürmedi. "Gaysen de gayim diyebilirsin, çekinme. Severim ben gayleri. Şu kuzenimle Jimin'i sevmişim yani o kadar, seni mi sevmeyeceğim?" Jungkook önce dudaklarını birbirine bastırdı, engelleyemeyeceğini anlamış olacak ki kısık bir kahkaha çıkmıştı ağzından.
"Biseksüelim ben." dedi gülümsemesini koruyarak. Doyeon bir kaşını kaldırdı bu cümleye. "Ama genelde kızlarla ilgileniyorum." diye de eklemişti çocuk. Kızın yüzünü inceliyordu gülümseyen suratıyla.
Jimin ve Taehyung ellerinde tabaklarla masaya yaklaştıklarında Doyeon'a dönük olan yüzünü önüne çevirmişti. Doyeon tatlı biriydi, rahat konuşuyor ve lafını esirgemiyordu ama bu, kızın tavrı sayesinde hiç de kötü görünmüyordu. Ofiste ilk karşılaştıkları anda kızın ciddi olup olmadığından hala emin değildi. Yine de etkilendiğini saklamayacaktı. Böyle biriydi Jungkook da, düşüncelerini ve hislerini saklamaya çalışmazdı. Aklında olanı doğrudan söylemekten çekinmemişti hiç. En azından Jimin ve Taehyung'la tanışana kadar durum buydu.
Jimin'in elinin Taehyung'un yanağına değmesini ve bulaşan sosu silmesini izlerken konuşmasını gerektirecek bir süre geçmemiş olmasına minnettardı. Jimin ilk dışarı çıkışlarında Taehyung hakkında aralıksız konuşmayı sürdürdüğünde fark etmişti onun ev arkadaşına duyduğu ilgiyi. Üzerine yorum yapacak bir hak görmemişti kendinde. Onu eve bırakmak istediği andaysa Taehyung'un sevgisine şahit olmuştu. Jimin, Jungkook'la şirketteki diğer kişilerden daha çok ilgilenmiş, onun adapte olmasına daha çok yardımcı olmuştu. Ama bu kendinden birkaç yaş büyük adama sadece kısa bir süre ilgi duymasıyla sonuçlanmıştı. Jimin yakışıklıydı, çekiciydi, sevilecek birçok yanı vardı. Buna rağmen onu şimdi yüzüne gülen sevgilisi dışında kimsenin bu kadar sevebileceğini düşünmüyordu. Koluna dokunan elle sıyrıldı düşüncelerinden.
"İyi misin? Daldın sanki." Doyeon'un ses tonu Jimin'in tanıştıklarından beri sergilediği içten, yumuşak tutumun aksine kalbinde bir kıvılcım çaktırıyordu. Başını iki yana sallarken gülümsedi.
"İyiyim, sorun yok." Yeniden aklına geldi sabahki yüz ifadesi. "Seni düşünüyordum." diye itiraf etti, düşüncelerini Doyeon'da başlatıp onda sonlandırmıştı bir şekilde sonuçta. Aradakiler zihninden beş saniye zor geçmişti.
"Yavaş ama bizde de kalp var." Cümlesinin aksine yüzü bu cümlenin utandırmaktan çok hoşuna gittiğini gösteriyordu. Jungkook karşılarında oturan çifte bir bakış attı ve Doyeon'un kulağına eğildi.
"Güzel bir boynun da var gördüğüm kadarıyla." Bu sefer bakışları irileşen Doyeon'du. Taehyung'un çubuğunu tabağına sertçe bırakmasının sesiyle birbirlerinden uzaklaştılar.
"Ee, Doyeon? Sen ne zaman gidiyorsun?" Kız arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.
"Nereye canım kuzenim?" Taehyung gözlerini önce Jimin'e çevirmiş, sabır diler bir yüz ifadesi yapmış, ardından yeniden Doyeon'a bakmıştı.
"Geldiğin yere diyeceğim ama halam hakkında konuşmanı benim midem de bu yemek masası da kaldıramaz biliyorsun ki. Evine diyorum Doyeon, evine ne zaman gidersin tahmini?" Doyeon çubukları dik bir konumda pilavının içine bıraktığında Jimin refleksle Taehyung'un elini tutmuştu. Kuzen kavgasının birçok versiyonuna şahit olmuştu son beş yılda ama Jungkook'un buna henüz hazır olduğunu sanmıyordu. "O çubukları düzelt." diye homurdandı Taehyung. Aralarındaki yaş farkını bir kez bile vuramamıştı kızın yüzüne. Küçüklüğünden beri en yakınında olan kuzeni dört yaşa bir hiç gibi bakıyordu.
"Açıkçası çok kalmayacaktım ama burada ilgimi çeken şeyler var. Bir süre daha kalırım gibi görünüyor. Hem iş bulacağım daha." Taehyung onaylamayan bir ifadeyle başını iki yana salladı.
"Gidip annenlerin yanında mı iş bulsan acaba? Halam seni çok özler bak." Doyeon alt dudağını hafifçe öne çıkarmış, elini uzatıp Taehyung'un yanağını sıkmıştı.
"Ama siz de beni çok özlersiniz. Kıyamam size, kendimi özletemem. Hem hazır çıkmaya da başladınız. Sizi bu konuda zorbalama fırsatım bile olmadı daha. Nasıl giderim öylece?" Sevgilisi ayaklanmaya yeltenince onun koluna sıkıca tutundu Jimin. Bu Taehyung'u şimdilik durdurabilmişti. Onun konuşup ortamı daha da germesini önlemek adına dudaklarını araladı.
"Tamam, yemeğimizi yiyelim hadi. Doyeon da bir süreliğine kalsın Taehyung. Daha bir gün oldu geleli. Kim bilir, belki sıkılır bir hafta sonra, hm?" Doyeon başıyla yanında oturan çocuğu işaret etti. Jungkook tartışmaya dahil olmamak için yemeğiyle ilgilendiğinden bunu fark etmemişti.
"Hiç mi hiç sanmıyorum Jiminim ama tabi siz deneme süremi bir hafta yapın. Ne de olsa sonrasında beni bırakamayacaksınız. Çok seviyorsunuz beni." Jimin yüzünde sahteliği ortada olan bir gülümseme ve bezgin gözlerle onu başını sallayarak onayladı. Doyeon'u tabi ki seviyorlardı, sevmedikleri şey sıkıştırılmak ve geçmişte özel hayatlarına yönelik yapılan açık yorumlardı. Ama şimdi Jungkook diye bir faktör girmişti hayatlarına. Belki de kızın odak noktası onlar ve aşk hayatları olmaktan çıkardı, kim bilir?
Yeonkook'cuları duyalım, ses verin...
Yorumlarınızı ve oylarınızı beklerim efenim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
numb ~ vmin
Fanfiction"Ondan hoşlanıyorum." "Bu beni neden ilgilendiriyor?" "Senden başka anlatacak kimsem yok çünkü."