20. Mil

424 33 4
                                    

İyi okumalar...


"Hey, tavşan surat? Neden buradasın?" Çocuğun dudakları diğerininkileri kavradığında kız şaşkınlıkla irkildi. Öpücüğün ardından gözlerini etrafta gezdirerek yanıtlamıştı soruyu.

"Sevgilimi görmeye gelemez mi... Hasiktir ama!" Bakışlarının takıldığı noktaya dönmesi gerekmiyordu, Doyeon onun kimi gördüğünü zaten biliyordu. Az önce adama bir fincan kahve götürmüştü zira. "Ne sikim arıyor bu burada?"

"Burası halka açık bir yer Jungkook. Benim şahsi mekanımmış gibi konuşmasana." Kaşlarını kaldırdı diğeri.

"Senin mekanın burası Doyeon, sahibi sensin ya hani. Senin mekanında bu götün ne işi var? Gidip olay mı çıkarayım şimdi mekanında? Ne istiyorsun?" Doyeon onun görüş alanını kapatırken mırıldandı.

"Kes şunu. Drama çekmiyoruz aptal. Neden geldiğini söyleyecek misin artık? Çünkü o sevimli şeytan sevgilisiyle tatile gittiğinden beri it gibi çalıştığını ve bana ayıracak gün ortası bir vaktin olmadığını sanıyordum." Jungkook kızı belinden kendine çektiğinde etraftaki bakışları umursamamıştı.

"Aslında izin aldım. Yani önümüzdeki üç gün için."

Onun işlerinin yoğunluğundan az çok haberdardı kız. Jimin dış hatlar bölümüne geçip onlardan ayrılana dek işlerin nasıl yetişeceği hakkındaki endişelerini sıralamayı kesmemişti. Taehyung her seferinde sevgilisini sakinleştirebilse de Jungkook'un çift gittikten sonraki buluşmalarında sürekli mailine bakmasını Doyeon engelleyememişti. Günde maksimum iki saat uyuyan çocuk şimdi nasıl olmuştu da koskoca üç gün izin kullanabilir duruma gelmişti? Kafası karışırken onu sorgulamadan geçemeyeceğini biliyordu.

"Nasıl başardın bunu? Çok iş yok muydu?" Omuz silkti uzun boylu. Gözlerini bir anlığına Doyeon'un arkasına çevirmişti.

"Şu arkadaşa bir selam vereyim sonra anlatacağım. Sen de hazırlan, çıkıyoruz." Emreder ifadesine göz devirecekti ancak Jungkook bileğini tutunca durdu. "Ciddiyim Yeon, hadi."

"Bulaşmasana adam..."

Jungkook'un keskin gözleri kendisini bulduğunda cümlesi yarım kaldı. Jeon Jungkook gerçek bir Doyeon enayisi olabilirdi ancak bu her durumu sineye çekeceği anlamına gelmiyordu. Namjoon denen herif sevgilisinin kafesinde otururken susacak değildi. Sert adımları parkede tok bir ses çıkarıyordu ve Namjoon o sırada başını kaldırdı.

"Sen ne arıyorsun burada? Koskoca Seul'de kafe mi kalmadı gidecek?" Namjoon kahve fincanını masaya bırakarak arkasına yaslandı.

"Nereye gidip gitmeyeceğimi de mi sana soracağım?" Jungkook'un yüzünde sinirli bir gülümseme belirdi. Onun karşısındaki sandalyeye oturdu yavaşça.

"Eğer sevgilimin kafesine geliyorsan," Namjoon'un kitabını işaret etti. "Sayın kültür mantarı, o zaman tabi ki sana hesap sorarım. Kızı öptün lan." Namjoon da gülmüştü şimdi.

"Sevgilisi olduğunu bilmiyordum. Bunu sana o gece de söyledim." Jungkook tek kaşını kaldırdı. "Ama kafeye onu görmeye geldim, bu doğru."

"Gerçekten dayak istiyorsun değil mi?" Homurdanışı masadaki tuzluğu sıkıca tutuşunu takip etmişti. Namjoon bu sefer ona doğru eğildi.

"Bak, sevgilin hoş biri. Hoştan daha ötesi hatta. Ama onunla çıkmak gibi bir planım yok. Dilerdim, eğer hayatında sen olmasan bir adım atardım ama seni sevdiği çok belli. Tuhaf bir ilişki anlayışınız var. Buna bulaşmak istemem. Ben ona bir iş teklifinde bulunmak için geldim." Mimar çevresini gösterdi.

numb ~ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin