7. Şarap

877 97 47
                                    

İyi okumalar...


"Müziği biraz kısar mısın? Telefonum çalıyor." Taehyung müzikçaların kumandasına bastı. Jimin salondan çıkmadan yanıtlamıştı telefonunu. "Efendim Jungkook?"

Kaşlarından biri kalkarken akşam 10'da neden Jungkook'un ev arkadaşını aradığını anlamamıştı uzun boylu. Jimin tam da söz verdiği gibi iki şişe şarapla eve geldiğinde müşteriyle anlaştıkları ve işin iyi bir fiyata satıldığı müjdesini duyurmuştu. Birlikte yemek yerken yarısını bitirdikleri şarabın müzik dinleyip otururken ikinci şişesine geçmişlerdi. Ancak tam Taehyung bir sohbet başlatacağı sırada Jimin'in telefonu çalmıştı işte. Kahkahası salonu doldurunca homurdandı Taehyung.

"Bu kadar uzun ne konuşuyorsanız artık." Dolu kadehi kafasına dikmişti tek seferde. Jimin koltuğun arkasından yaklaşıp omzuna vurmuştu hafifçe.

"Yavaş içsene." Ardından yeniden Jungkook'a döndü dikkati. "Yok sana demedim Kook, Taehyung'la konuşuyordum. Evet, şarap içiyoruz. Bugünün sarhoşu ben değilim sanırım." Taehyung'un yüzüne baktığında gülümsemişti. Bir sonraki kadehi dikledi diğeri bu gülümsemenin üzerine. "Taehyung, yavaş diyorum! Jungkook ben kapatıyorum, yarın görüşürüz olur mu?"

Taehyung bir kadeh daha dolduracaktı ama Jimin son anda kapmıştı şarap şişesini elinden. Ona çatık kaşlarla bakıyordu şimdi. Jimin'se üzerindeki bakışları umursamamış, koltuğa bırakmıştı bedenini. Başını geriye yasladı, tavana çevirdi gözlerini. Müzik çalarda yeni bir şarkı çalmaya başlamıştı. Taehyung'un üst bedeninin yönü kendisine dönünce ona baktı Jimin. Uzun boylu çocuk yanağını eline yaslamış, Jimin'in yüzünü inceliyordu.

"You make me happy, when skies are gray" diye mırıldandı gözlerini Jimin'den ayırmadan. "You'll never know dear, how much I love you" Jimin şaşkındı.

"Taehyung ne yapıyorsun?" Tam da gülebileceği bir durumdaydı şu an ama gülemedi. En azından Taehyung ona böyle bakarken gülemezdi. Kalın sesinin şarkıya uyum sağlayışı o kadar güzeldi ki, biraz daha söylemesini istedi içten içe. Ev arkadaşı sanki içini okumuş gibi devam etti şarkıya.

"I'll always love you, and make you happy" Biraz yaklaştı Jimin'e. "And nothing else could come between" Yüzünün oldukça yakınındaki yüze kaşlarını kaldırmıştı Jimin. Taehyung'un yüzü üzgün bir hal aldı. "But if you leave me to allow another, you'll have shattered all of my dreams"

"Sarhoşsun sen." derken gülümsedi kısa boylu. Gülümsemesinin Taehyung'da yansımasını gördü o an. "Sarhoş oldun Tae." diye tekrarladı kendini. Onunla uğraşası vardı.

"Sarhoşum sanırım gerçekten." Mırıltısı boğuktu, şarkı çalmaya devam ederken söylemeyi bırakmıştı. Jimin onun yanağını sıktı, tıpkı toplantı odasındaki gibiydi yüz ifadesi ancak bu sefer çok bekletmemişti elini yanağında. "Jimin çok güzelsin."

Ani iltifat kalbinin ritmini tekletti. Taehyung ona daha önce hiç böyle bir şey söylememişti. Gerçi ona daha önce hiç böyle bakmamıştı da. Birdenbire bu yanının nereden çıktığına anlam veremiyordu Jimin. Şikayetçi değildi, ruhsuz olduğunu 5 yıldır en yakından gördüğü ev arkadaşı yavaş yavaş yıkmıştı duvarlarını. Ancak hala çizgiyi koruduklarını düşünüyordu, bu geceye kadar. Bir şey söylemek için araladı dudaklarını, sonra yeniden kapattı. Şu anı bozmak istemeyen bir yanı vardı. Sonra ortamın değişmemesini umarak bir şey söyledi.

"Please don't take my sunshine away." Şarkıyı aynı anda söyleyerek bitirdiklerinde gülümsedi hafifçe. Taehyung'un gözleri gözlerinden ayrılmış, konumu değişmemişti.

"Jimin," diye fısıldadı evde kendilerinden başka biri varmış gibi. Jimin mırıldanarak onu dinlediğini gösterdi. "Seni öpebilir miyim?"

Kalp çarpıntısı. Kesilen nefes. Göğsünden akan bir sıcaklık. Tutulmadan ısınan eller. Duyduğu sorunun üzerindeki fark ettiği ilk etkileriydi bunlar. Taehyung'un dudakları ve gözleri arasındaki mesafeyi birkaç kez turladı gözleriyle. Başıyla onaylarken bu yetmezmiş gibi kelimelerini de kullanmıştı.

"Evet." Hızlı bir nefesin ardından söylemişti bunu. Taehyung bir kez daha dudaklarını araladı.

"Sabaha hatırlamama ihtimalim var. Yine de öpebilir miyim?"

Bu sefer konuşmadı. Onun yanaklarını kavrarken sıcak dudaklarına yasladı ağzını. Yavaş ve yumuşak bir öpüşmenin içinde hala kırmızı şarabın tadını alabiliyordu. Uzun boylu başını hafifçe yana yatırdı öpüşmeyi derinleştirmek için. Jimin ellerini onun ensesine bastırdı koltukta geriye giderken. Ancak Taehyung derin bir öpücük daha çalıp ayırmıştı dudaklarını. Nefes nefese ona bakıyordu şimdi diğeri.

"Ne oldu? Neden..." Lafını böldü sarhoş beden.

"Sarhoşum. Yapamam." Jimin'in kaşları çatıldı.

"Taehyung, saçmalama. İkimizin de ilk seferi değil, boşversene." Bir kez daha üzerine atılmayı denedi ancak bedeni Taehyung tarafından sarmalanmıştı. Onun göğsünde sıkıştığı yerden kaşlarını çatmayı kesmedi.

"Birbirimizle bunu hiç yapmadık Jimin. Sarhoşum, seni hatırlamama ihtimalim olan bir şeyin hatırasıyla tek bırakamam. Gidip uyuyalım hadi. İşler çığırından çıksın istemiyorum."

Onu kendiyle birlikte koltuktan kaldırdı. Ancak karşı karşıya olan odalarının önüne geldiklerinde Jimin uzun boyluyu elinden tutup odasına çekmişti. Direnmedi Taehyung, onun yanında uyumakta sorun görmüyordu. Uzanırken Jimin onun göğsüne sokuldu. Kolunu kendisine göre minik kalan bedene sarmıştı ev arkadaşı. Karanlık odada uykuya dalacağı sırada Jimin'in fısıltısı duyuldu.

"Beni öptüğünde sandım ki..." Esmer olan sakin bir ses tonuyla onun cümlesini yarıda kesti.

"Birlikte olacağımızı sandın." Burnunu Jimin'in saçlarına yaslayıp derin bir nefes çekmişti ciğerlerine. "Ben de öyle olacağını düşündüm ama sonra aklıma geldi."

"Ne geldi?" Jimin başını biraz geriye atıp onun yüzüne baktı. Taehyung gülümsemişti onun şaşkın yüzüne.

"Bunu sana yapamayacağım geldi. Hatırlayacağını biliyorum, benden nefret etmeni istemem güzelim." Bir kez daha gelmişti aynı kelime işte. Onu birkaç dakika öpmüş olması hala inandırıcı değilken bir de bu hitap eklenmişti literatürlerine.

"Ben de istiyorken ve senin kadar sarhoş değilken senden neden nefret edeyim?" İşaret parmağı Taehyung'un göğsünde şekiller çiziyordu ve içi gitse de ona sebebini söylemeliydi Taehyung. Jimin'i yeniden kendine yaklaştırdı, artık hareket edemez ve uyuyabilirdi böylece.

"Sen de istiyorken mi? Jungkook'tan hoşlandığını sanıyordum Jimin, yanılıyor muyum yoksa?" Eh, Jimin'in buna verebileceği bir cevap yoktu.


Bunu bekliyor muyduk?

Yorumlarınızı ve oylarınızı beklerim.

numb ~ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin